Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Sanki sen de bizimleydin
26.04.2009
Mevlana hazretleri rahime-hullahü teâlâ, bir gün camide, hazret-i Musa ile hazret-i Hızır'ın meşhur kıssasını anlatmaktadır.
Ancak cemaatte garip bir kimse vardır ki, hem dinler, hem de;
- Sanki sen de bizimleydin, diye mırıldanır.
Yanındaki adam bunu duyar;
- Sen herhalde Hızırsın, der. Lütfen bana ihsan et.
O kimse, gerçekten Hızırdır.
- Mevlana varken benden istemen, su yanında teyemmüm almaya benzer, buyurur.
Ve gözden kaybolur.
LÂ İLÂHE İLLALLAH!
O devirde yine bir âlim vardır ki, hazret-i Mevlananın kıymetini bilmez.
Bir gün, âlimler bir evde toplanır.
Bu toplantıda bu âlim de vardır.
Hazret-i Mevlana'yı kastederek;
- Bu mecliste o ne derse, ben tersini söyliyeceğim, der.
Sadreddin-i Konevi hazretleri;
- Öyle yapma! der. O, Allahın sevgili kuludur. Sen mahcup olursun.
Ancak adam inatçıdır.
Bu fikrinden vazgeçmez.
Derken hazret-i Mevlana teşrif eder.
Herkes, meraklı gözlerle Ona döner.
Öyle ya, acaba ne söyleyecek, o alim nasıl cevap verecektir?
Büyük zat, o âlime döner;
- Lâ ilâhe illallah. Muhammedün Resulullah! der.
Ve ekler:
- Haydi, cesaretin varsa, tersini söyle!
Adam hayrette kalır.
Ne diyeceğini şaşırır
Tersini söylese, küfre girecektir.
Mahcup olur, utanır.
İşte o zaman Hazret-i Mevlanayı iyi tanır.
Yapacağı birtek şey vardır artık.
O da onu yapar.
Elini öpüp affını diler.
Dahası, hizmetine girer.
Onun himmetiyle tasavvuf yolunda hızla ilerler.
www.gonulsultanlari.com