Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Benim kadar ilmi var mı?
27.05.2009

Abdülhakim Arvasi hazretlerini rahime-hullahü teâlâ çok seven Hüseyin Efendi anlatıyor:

Ben Kadiri şeyhi idim.
Yüzlerce müridim vardı.

Bir gün;
- Eyübe, Abdülhakim Efendi diye bir âlim gelmiş, diye işittim.

Kendi kendime; "Gidip bir göreyim. Benim kadar ilmi var mı?" dedim.
Ve gidip oturdum sohbetine.

Hiç duymadığım şeyleri anlatıyordu.
Elimde olmayarak, hayran oldum.

Sohbet bitti, herkes gitti.
İkimiz kalmıştık sadece.

Arzettim hemen:
- Efendim, size birşeyi itiraf etmek istiyorum.
- Buyurun.

- Ben, yıllarca kendimi şeyh bilirdim. Ve benden, "Eşşeyh…" diye bahsederlerdi. Ama şimdi anladım ki, meğer ben, "Eşşeyh" değil, hâzâ "Eşşek"mişim. Kabul buyurursanız, kapınızda hizmetçi olmak istiyorum.

Tebessüm ettiler.
- Estağfirullah buyurup, kabul eylediler.

NE BU BARDAKLAR?

Sevdiklerinden Şakir Efendi de şöyle anlatıyor:
Bir sabah, Efendi'yle, sabah namazı kıldık.
Beni imam yapmıştı.

Biz namaz kılarken, zevcem de çay yapıp bardakları hazırlamış.
Namaz bitince sofaya geçtik.
Baktım, tepsi bardaklarla dolu.

Hanıma koştum hemen:
- Ne bu bardaklar hanım?

- Ne olmuş ki?
- Biz iki kişiyiz. Sen bir sürü bardak koymuşsun.

Hanım şaşırdı:
- Nasıl iki kişisiniz?

- Basbayağı, Efendiyle ben.
- Ama siz namaz kılarken, onlarca cemaat vardı arkanızda.

Velhasıl ikimiz de bir şey anlamadık.
Efendiye sormaya da utandık


www.gonulsultanlari.com