Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Gerçekten Peygamber isen
10.06.2009

İstanbulda yaşamış âlim ve Velîlerden Ahmet Mekki Efendi rahime-hullahü teâlâ hazretleri, bir gün şunu anlattı sevdiklerine:

Kureyş müşriklerinden Velid bin Mugire ile bazı müşrikler, bir gece vakti Efendimizin "aleyhissalatü vesselâm" huzuruna geldiler.

Hava gayet açık,
Ay, tepsi gibiydi.

- Yâ Muhammed! Gerçekten Peygamber isen şu gökteki Ay'ı ikiye ayırıver de görelim, dediler.

Efendimiz sordu:
- Bunu yaparsam iman eder misiniz?

Birbirlerine baktılar.
- Ee.., tabii...inanırız.

O zaman Efendimiz "aleyhissalatü vesselâm" mübarek elini kaldırıp, şehadet parmağıyla Ay'a doğru işaret buyurdular.

"Dolunay"
iki parçaya ayrıldı o anda.
Yarısı Ebu Kubeys, diğer yarısı Kuaykıan dağının üzerine kadar inip, orada durdular.

Efendimiz müşriklere dönüp;
- İşte, hepiniz şahit olun! buyurdular.
Müşriklerde çıt yoktu.

Dinleyenler sordular:
- Peki, iman etmediler mi efendim?
- Hayır. Bu apaçık mucizeyi de inkâr ettiler.

- Ama söz vermişlerdi.
- Evet, buna rağmen inanmadılar.

- Peki ne dediler efendim?
- Sihir dediler. Bu da, Muhammedin bir sihri işte. Araştıralım, eğer Mekke dışındaki insanlar da görmüşlerse, sihir değildir. O zaman inanırız, dediler.

- Soruşturdular mı bari?
- Evet. Mekkeye gelen yabancılara sordular. Dışarıya adamlar salıp sordurdular. Hepsinin beyanı aynıydı: "Evet, filan gece hava açık, Ay tepsi gibiydi. Bir ara Ay ikiye ayrıldı, gözlerimizle gördük" diyordu herkes.

Ebu cehil;
- Sihir diyor, başka şey demiyordu.

Üstelik alaylı bir eda ile;
- Muhammedin sihri, yerden sonra göklere tesir etmeye başladı, deyip gülüyordu.


www.gonulsultanlari.com