Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
İstanbul yeni fethedilmişti
27.06.2009
Fatih Sultan Mehmed Han, hocası Akşemseddin hazretlerini rahime-hullahü teâlâ ziyarete gitti bir gün.
Ve arzetti ki:
- Elhamdülillah hocam, himmet ve yardımınızla İstanbulu fethettik.
- Allahın yardımıyla.
- Evet hocam. Şimdi sizden bir ricam var.
- Buyurun sultanım.
- Beni de talebeliğe kabul etseniz, diyorum.
Akşemseddin hazretleri, başını olumsuzca iki yana salladı:
- Olmaz sultanım.
Padişah hiç böyle bir cevap beklemiyordu.
- Olmaz mı, neden?
- Çünkü siz bu "manevi lezzeti" tatmış olsanız, devlet işlerini aksatırsınız. "İslâma hizmet" işi yapılmaz olur bu ülkede. Halkın huzur içinde yaşaması için, sizin devletin başında kalmanız lazım, buyurdu.
Ve ekledi:
- Şunu da arz edeyim ki, "dervişlik" ile "sultanlık" bir arada yürümez.
Genç padişah boynunu büküp;
- Pekâlâ hocam, dedi. Siz bilirsiniz.
NİÇİN GÜLERSİNİZ?
Akşemseddin hazretleri, gençlik senelerinde seyahat ederken yolu "Göynük"e düştü bir defa.
O beldede, "Göl özü" diye bir yer vardı.
Çimenlik, su kenarı, Cennet gibiydi.
Gönlü, bu şirin yere meyletti.
Otuz sene sonra Göynüke geldi yine.
Maksadı, o şirin yerde temelli yerleşmekti.
Aynı gün, zengin biri geldi yanına.
Ve beğendiği bu yeri, hediye etti Ona.
O zaman tebessüm etti büyük zat.
Adam sordu:
- Niçin gülersiniz efendim?
Buyurdu ki:
- Otuz yıl önce gönlüm bu yere meyletmişti. Tâ o zaman, bu şirin yerde yerleşsem derdim.
- Evet hocam.
- Şimdi gerçekleşti, ona gülerim.
www.gonulsultanlari.com