Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Peki şahidiniz var mı?
2.07.2009
Bir gün, Resulullah Efendimiz aleyhissalatü vesselâm bir yerde duruyorlardı ki, yanlarına develi bir köylü geldi.
Ardından kalabalık bir gurup sökün etti.
Ve o köylüyü göstererek;
- Yâ Resulallah! Bu adam hırsız. Bizim devemizi çalmış. Lütfen ondan al, bize ver devemizi, dediler.
Efendimiz sordu:
- Peki şahidiniz var mı?
- Var tabii, deyip, birilerini gösterdiler.
Resulullah Efendimiz tam onları dinleyecekti ki, o köylünün hali dikkatini çekti.
Zira birşeyler mırıldanıyordu kendi kendine.
Ona doğru bakarak;
- Bu kimseler, senin için hırsız diyorlar. Doğruysa develerini geri ver. Yoksa kendini müdafa et! buyurdular.
Adam fevkalade sakin ve rahattı.
"Ne diyeyim?" gibilerden omuzlarını kaldırdı.
O sırada deve konuşmaya başlayıp;
- Yâ Resulallah! izin verirseniz ben söyleyeyim, dedi.
- Peki konuş! buyurdular.
Deve, o köylüye doğru bakarak;
- Ben bu zatın yanında dünyaya geldim. Bu güne kadar da hep bunun yanındaydım. Beni büyüten, yemimi veren budur. Öbürleri iftira ediyorlar, dedi.
O kimseler mahcup oldu.
Başlarını öne eğdiler.
Efendimiz o köylüye dönüp;
- Sen haklı çıktın, buyurdular.
Ardından sordular:
- Az önce neler mırıldanıyordun?
- Dua ediyordum yâ Resulallah.
- Nasıl dua ediyordun?
- Yâ Resulallah! Bir iftira ile karşı karşıyaydım. İçimden; "Yâ Rabbî! Suçsuz olduğumu yalnız sen biliyorsun Habibin hürmetine bana yardım et" diyordum.
Efendimiz öbürlerine dönüp;
- Haydi gidiniz, dâvânız boş çıktı! buyurdular.
İftiracılar, perişan vaziyette terkettiler orayı.
www.gonulsultanlari.com