Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
İmdat ya Resulallah!
15.07.2009
Eshab-ı kiramdan Ukayl bin Ebi Talip radıyallahü anh ile, Resulullah Efendimiz aleyhissalatü vesselam, birlikte sefere çıkmışlardı bir gün.
Bir müddet sonra mola verdiler.
O esnada karşıdan bir devenin koşarak kendilerine doğru geldiğini gördüler.
Hayvan can havliyle gelip, Efendimizin önünde diz çöktü ve dile gelip;
- İmdat yâ Resulallah! beni kurtar! dedi.
Ardından bir köylü geldi telâşla.
Elinde bıçak vardı üstelik.
Efendimiz aleyhisselam sordu:
- Ne istersin bu biçare deveden?
- Yâ Resulallah! Bu, bana itaat etmiyor. Asi oluyor. Keseyim de kurtulayım dedim, kaçtı elimden.
Deve konuştu bu defa:
- Yâ Resulallah! İzin verirsen ben arz edeyim, dedi.
Ve şöyle anlattı.
Yâ Resulallah! Bu kabile insanları, yatsı namazlarını kılmıyorlar. Halbuki sen; "Yatsıyı kılmayanlara azab iner" buyurdun. Ben de bunların arasındayım. "O azab bana da gelir" diye korktum ve kaçtım o kabileden.
Efendimiz köylüye döndüler:
- Doğru mu söylüyor?
Köylü boyun büküp;
- Evet yâ Resulallah, dedi.
Ve ekledi:
- Ama söz veriyorum, bundan sonra yatsı namazlarını hiç terketmeyeceğim.
Bunun üzerine deve;
- Tamam! Madem öyle, ben de ona artık isyan etmeyeceğim, dedi.
DAL PARÇASI FENER OLDU
Bir gün de Efendimiz "aleyhissalatü vesselâm", yatsı namazını kıldılar bir sahabi ile.
O kişinin evi uzaktı.
hava ise kapalı ve karanlıktı.
Ona, bir hurma dalı verip;
- Bu, senin yolunu aydınlatır, buyurdular.
O sahabi o dalı alıp, düştü yola.
Eve gidinceye kadar o dal "fener" gibi aydınlattı yolunu.
www.gonulsultanlari.com