Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Tabut havada durdu
18.07.2009
Hazret-i Mevlana, rahime-hullahü teâlâ ezana çok hürmet eder.
Ne zaman ezanı işitse, hemen diz çöküp, huşu ile dinlerdi.
Talebesine;
- Siz de böyle yapın! diye emrederdi.
Bir gün şunu anlattı onlara:
Belh şehrinde bir kimseyi tanırım ki, "Ezan"ı işitse, hemen işini bırakır, diz üstü çöküp, hürmetle dinlerdi.
Bir gün vefat etti bu zat.
Tabut, eller üstünde giderken, "Ezan sesi" geldi minareden.
Fakat o da ne?
Daha ilk "Tekbir"de tabut ağırlaştı birden.
Ve durdu.
Bir milim gitmedi.
İnsanlar şaşırıp;
- Ne oluyor böyle? dediler.
Ezan bitince yine hareket etti.
Mevtayı kabre indirdiler.
Münker-Nekir gelip sordular:
- Rabbin kim, dinin nedir?
O anda Hak teâlâdan;
- Ey melekler! Bu kul benim ismimi aziz tuttu. Siz de onu aziz tutun! diye hitab-ı İlahi geldi.
Melekler bu hitabı işittiler.
Geri dönüp gittiler.
DÜNYA SEVGİSİ
Selçuklu padişahı Sultan Rükneddin, bir adamıyla hazret-i Mevlana'ya bir kese "Altın" hediye gönderdi.
Büyük Veli, onu getirene;
- Onları şu çamurun içine at! buyurdu.
Adamcağız;
- Başüstüne efendim, dedi.
Ve saçtı altınları o çamura.
Bunu duyan, koştu oraya.
Bir "altın" bulmak için battılar çamurlara.
Hazret-i Mevlana, talebelerine onları gösterip;
- İşte dünya sevgisi de böyledir, buyurdu. Girdiği kalbi böyle berbat eder.
Gençler sordu:
- Dünyaya çalışmayalım mı efendim?
- Hayır, öyle değil. Bilakis müslüman çalışkan olur. Dünyaya çalışın. Ama sevgisi olmasın kalbinizde.
www.gonulsultanlari.com