Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
İzinsiz sefere çıkınca
25.07.2009
Hazret-i Mevlana'yı rahmetullahi aleyh çok seven genç bir tüccar, Mısıra gitmek için bu zattan izin ister.
Ancak hazret-i Mevlana;
- Gitme! buyurur.
Ama o dinlemez.
Gizlice yola çıkıp gemiye biner.
Tam Mısıra yaklaşırken, kâfirler saldırır, gemi halkıyla birlikte onu da esir alırlar.
Ağır işlerde çalıştırırlar.
Genç tüccar, açar ellerini;
- Yâ ilahi! Pişmanım vallahi. Hazret-i Mevlana hürmetine bu esaretten kurtar beni, diye dua eder.
Çok gözyaşı döker.
Ve bir gece hazret-i Mevlanayı görür, himmet diler.
Büyük Velî;
- Yarın bu kimseler bir hasta için senden bilgi isterler. Şu şu otları, şu oranda karıştır, hastaya yedir, buyurur.
Hakikaten o sabah gence sorarlar:
- Senin doktorlukla bir ilgin var mı?
- Evet var.
- Ağır bir hastamız var. Onu iyi edebilir misin?
- Allahın izniyle.
Sevinip genci hükümdara iletirler.
Meğer hasta olan hükümdarmış.
Genç tüccar, mütehassıs bir doktor edasıyla;
- Üzülmeyin! Bana, şu şu otlardan getirin, der.
Koşup getirirler.
Onları karıştırır, hükümdara yedirir.
Yer yemez şifa bulur hemen.
İyileşir tamamen.
Sevinçle döner ona:
- Dile benden ne dilersen.
- Hiçbir şey istemem.
- Lütfen, kırma bizi.
- Ey hükümdar, ben doktor değilim, der. Hocamdan izinsiz sefere çıktığım için esir edildim. Pişman olup, hocamdan himmet diledim. O da rüyama girip, bu ilacı tarif etti bana. Hadise budur.
- Peki hocan kim senin?
- Mevlana hazretleri.
Hükümdar hakikati öğrenir.
Kendisine yüklü bir para verir.
Memleketine gönderir.
www.gonulsultanlari.com