Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
İlim aşkı olursa
24.08.2009
Hakim-i Tirmizi "rahime-hullahü teâlâ", gençliğinde ilim öğrenmek için kalbi yanıyor, ilim tahsil etmenin yollarını arıyordu.
İki de arkadaşı vardı.
Bir gün, üçü uzun uzun konuşup;
- İslâmiyeti öğrenebilmek için sefere çıkmalıyız, diye karar verdiler.
Hakim, koşarak geldi annesine:
- Anneciğim, biz sefere çıkıyoruz.
- Ne seferi oğlum?
- İlim öğrenmeye anne. Bir âlim bulup dinimizi öğreneceğiz.
- İyi de yavrum ben hastayım, sen de biliyorsun. Beni kime bırakıp da gidiyorsun?
Annesi üzülünce, vazgeçti gitmekten.
Ama "ilim aşkı" silinmedi kalbinden.
İki arkadaşı gittiler.
O ise, tenhalarda için için ağlıyor,
gözyaşı döküyordu.
Bir gün, kendi kendine; "Onlar gitti. Yakında "âlim" olarak dönecekler. Ben ise cahil kaldım. Yâ Rabbî, din ilmini bana da nasib et!" diye dua etti.
Ağlayıp, gözlerinden kanlı yaşlar akıtıyordu ki, "sevimli ve nur yüzlü bir ihtiyar" geldi yanına.
Ve yaklaşıp sordu:
- Oğlum, niçin ağlıyorsun?
- Arkadaşlarım ilim öğrenmek için sefere çıktılar. Ben gidemedim. Onun için ağlıyorum efendim.
- Niçin gidemedim oğlum?
- Annem hasta. Onu yalnız bırakamadım efendim.
- Madem annene hizmet ediyorsun. Allah seni mahrum etmez evladım.
- Sahi mi efendim. Mahrum etmez mi?
- Evet yavrum. İster misin her gün gelip, din bilgilerini sana ben öğreteyim?
- Hem de çok isterim efendim.
- Pekâlâ, hemen bu gün başlayalım öyleyse.
Ve başladılar derse.
Üç sene devam etti bu dersler.
Üç yılın sonunda "Hızır aleyhisselâm" olduğunu öğrendi bu zatın.
Soranlara;
- Anneme hizmetimin mükâfatı olarak bu büyük nimete kavuştum, buyururdu.
www.gonulsultanlari.com