Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Eski ayakkabı
5.10.2009
Hindistan'ın köyünden çok fakir bir Müslüman, Hace Nizameddin hazretlerinin "rahime-hullahü teâlâ" cömertliğini duyup huzuruna geldi bir gün.
Ve arzetti halini.
Ancak bu büyük Veli'nin, o an için "bir çift eski ayakkabı"dan başka yoktu bir dünyalığı,
Zira eline geçeni başkasına verirdi hemen.
O "eski ayakkabı"yı verdi o fakire.
Ancak az buldu fakir bu ihsanı.
Zira daha çok şeyler bekliyordu Ondan.
Kendi kendine; "Böyle cömert ve yüce bir kimseden, bu da çok az" diyordu.
Meyus olarak geri döndü.
Ve konakları bir handa.
O gece Emir Hüsrev hazretleri de ticaretten dönerken aynı hana indi tesadüfen.
Mücevherat işiyle uğraşırdı.
Çok zengindi yani.
Gece yatıp da sabah uyandığında;
"Allah Allah! Bu handa hocamın kokusu var" dedi kendi kendine.
Ne olabilirdi ki?
Hanın odalarını tek tek dolaşıp, o kokunun hangi odadan geldiğini tesbit etti.
O fakirin odasından geliyordu bu koku.
Kapıyı tıklatıp girdi içeri:
- Selâmün aleyküm.
- Aleyküm selâm.
- Nereden geliyorsunuz?
- Nizameddin Evliya hazretlerine uğradım. Fakat bir çift eski pabuçtan başka bir şey alamadım malesef.
Hocasının aşkıyla yanan Hüsrev Dehlevi hazretleri;
- Bu pabucun değeri çok yüksektir, dedi.
- Nasıl yani?
- Sen onu bana ver. Karşılığında bütün mallarımı, altın ve mücevherlerimi, velhasıl dünyalık neyim varsa hepsini sana vereyim.
- Şaka yapıyorsunuz herhalde.
- Hayır, çok ciddiyim.
- Ama nasıl olur. Bir çift eski pabuç, hiç bu kadar kıymetli olur mu?
- Âh! ah. Sen bunun kıymetini bilseydin, bu pabuçları almak için bundan daha fazlasını verirdin, dedi.
www.gonulsultanlari.com