Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Güreşiyorum, ama...
8.10.2009

Seyyid Emir Külal "rahime-hullahü teâlâ", gençlik senelerinde güreşirdi.
Güreş minderlerinde geçerdi bazı vakitleri.

Bir gün yine çıkmıştı er meydanına.
Güreşirken, tanıdı Onu seyredenlerden biri.
Ve beğenmedi bu işi.

Kendi kendine; "Bu seyyid delikanlı güreşle uğraşıyor. Halbuki faydalı bir işle uğraşsa daha iyi olurdu" diye geçirdi kalbinden.

Böyle düşünürken uyukladı o ara.
Rüyasında, çirkef dolu "bir çukur"a batmış gördü kendisini.

Tam boğulacaktı ki, Emir Külal yetişip, çıkardı onu o pisliğin içinden.
Ve uyandı.

Gördü ki güreş bitmiş.
Emir Külal, doğruca bunun yanına geldi.
Kulağına eğilip;
- Güreşiyorum ama güreşmekte maksadım, senin gibilerini çirkef çukurlarından kurtarmaktır, diye fısıldadı.

O, hatasını anlamıştı zaten.
- Özür dilerim, dedi.

ÖLÜM MELEĞİ GELİNCE

Bir gün, gencin biri;
- Efendim, Azrail "aleyhisselâm" geldikten sonra tövbe etsem, kabul olur mu? diye sordu bu zata.

Büyük Veli sordu ona:
- Senin mesleğin ne evladım?
- Terzilik efendim.

- Terzilikte en kolay şey nedir?
- Kumaş kesmektir.

- Kaç senedir kumaş kesiyorsun?
- Yirmi senedir hocam.

- Peki Azrail "aleyhisselâm" ruhunu almaya geldiği zaman da kumaş kesebilir misin?
- Hayır, bu mümkün değil efendim.

- Neden?
- Ölüm anında hiçbir iş yapılamaz.

- Peki yirmi senedir yaptığın bir şeyi o anda yapamazsan, hiç yapmadığın şeyi nasıl yapacaksın oğlum?
- Anladım efendim.


www.gonulsultanlari.com