Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Un hiç azalmadı
24.11.2009

Behaeddin-i Buhari hazretlerinin "rahime-hullahü teâlâ" bir talebesi şöyle anlatıyor:

Hocamız bir gece bize teşrif etmişti.
Yanında bir gurup talebesi de vardı.

Onlara yemek ikram etmek istedim.
Ancak birazcık "Un"dan başka bir şeyimiz yoktu evimizde.
Huzurlarına varıp, durumu arz ettim.

- O unu yanıma getir, buyurdu.
Koşup getirdim.

Ona bir nazar edip;
- Hak teâlâ, ununa bereket versin, buyurdu.

Ve tembih etti:
- Ama gizle bu sırrı, söyleme başkasına.

- Peki efendim, dedim.
Ve her gün korkmadan kullandım o unu.

Gerçekten "Un"a bir bereket gelmişti.
O kalabalık misafirler, evimizde "iki ay" kaldılar da yine hiç azalmadı o unumuz.

Bir gün, dalgınlığıma geldi.
İfşa ettim bu sırrı başkasına.
O günden itibaren un azalmaya başladı.
Ve tükendi nihayet.

VERMEK ALTINDAN KIYMETLİ

Bu zat bir gün sevdiği bir gence;
- Evladım, dünyada "altın"dan daha kıymetli bir şey var. O nedir, biliyor musun? diye sordu.

Delikanlı düşünmeye başladı.
Ve saydı aklına gelenleri.

- Zümrüt mü hocam?
- Hayır.

- Elmas mı efendim?
- Değil.

- Merak ettim efendim. Neymiş o altından kıymetli olan şey?

Büyük Velî;
- O altını başkasına vermektir evladım. "Vermek", bu kadar kıymetlidir dinimizde. Unutma, veren aziz olur, alansa zelil, buyurdu.

Ve ekledi:
- Peygamberimiz "aleyhissalâtü vesselâm", Eshab-ı kiram "aleyhimürrıdvan" ve din büyükleri hep vermişler ve hatta vermekten "zevk" almışlardır.


www.gonulsultanlari.com