Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Cennetten pencere
3.12.2009

Behaeddin-i Buhari "kuddise sirruh" hazretleri, vefat edince, büyük bir cemaatle kılındı namazı.
Ve defnedildi mübarek kabrine.

Bir talebesi telkin verdi.
Abdülkadir adındaki bir talebesi gördüğü bir vak'ayı şöyle anlatıyor:

Mübarek hocamızı defnedince kabirdeki halini merak ettim.
Ve teveccüh eyledim nurlu kabrine.
Rabbim kaldırdı gözümden perdeyi.
Vakıf oldum kabir ahvaline.

Şöyle ki;
Kabrine bir pencere açıldı Cennetten.
Çok güzel "iki huri" içeri girdiler.

Önce selâm verip;
- Efendim biz, nice zamandır sizi bekliyorduk. Allahü teâlâ bizleri sırf sizin için yarattı, dediler.

Ve eklediler:
- Siz bundan sonra fena ve çirkin hiçbir şey görmeyeceksiniz.
Hurileri dinledi mübarek zat.
Fakat hiç iltifat etmedi onlara.
Hatta göz ucuyla bile bakmadı.

- Bize niçin bakmıyorsunuz? dediler.

Cevaben;
- Rabbimin didarını görmeden, Ondan başka hiçbir şeyi görmemeye ahdettim, buyurdu.

Ve ekledi:
- Beni sevenlere şefaat etmedikçe de hiç kimse ile meşgul olmayacağım.

PEYGAMBERLİK VAZİFESİ

Bir gün bazı gençler;
- Efendim, bize "emr-i maruf"un önemini anlatır mızınız, dediler.

Onlara cevaben;
- Emr-i maruf, insanların Cehennemden kurtulmasına sebep olmaktır ki, Peygamberlik görevidir, buyurdu.

Şaşırdılar:
- Peygamberlik görevi mi efendim?
- Evet. Bütün Peygamberlerin "aleyhimüssalevatü vetteslimat" bir tek vazifeleri vardı ki, o da, insanları gafletten uyandırmak ve Allah'ın birliğini tebliğ etmekti herkese. "Emr-i maruf" da bunun için yapılır işte.


www.gonulsultanlari.com