Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Bir nazarı kâfiydi
23.01.2010
Muhammed Baki Billah hazretleri çok şefkatli idi.
Bir zamanlar kıtlık olmuştu Lahor'da.
Bir lokma ekmeğe muhtaç oldu insanlar.
Onların bu haline öyle çok üzülürdü ki, evinde yemek olsa da yemezdi.
Sebebini soranlara;
- İnsanlar açlıktan kırılırken, bizim yememiz insafa sığar mı? buyururdu.
Evine getirilen yemekleri yemeyip, fakirlere dağıtırdı.
Delhi'ye, at ile giderdi ekseriya.
Ama yolda yaya giden fakirleri görseydi, atından inip, bindirirdi onları atına.
Kendisini tanımasınlar diye de, tebdil-i kıyafetle gider, şehire yaklaşınca, kendi binerdi tekrar ata.
Şefkatinden, manevi himmeti de çok olurdu insanlara.
Talebesi olan İmam-ı Rabbani hazretleri bir talebe ile yoğurt göndermişti kendisine.
Talebe gidip çaldı kapısını.
Baki Billah hazretleri kapıyı açıp, o gelen talebeden yoğurt kabını alırken yüzüne şefkatle bakıp;
- Senin ismin ne, nereden geliyorsun? diye sordu.
Genç tanıttı kendisini.
- Pekâlâ, hocana selâm söyle, buyurdu.
Bu kadarcık görüşüp, geri döndüğünde Evliyalık halleri başladı o talebede.
İmam-ı Rabbani hazretleri sordu:
- Evladım, sana böyle ne oldu?
O, kendinden geçmiş halde;
- Bilmiyorum efendim. Her yerde bir nur görüyorum ki, izah edemiyorum, dedi.
NAMAZ HESABINI VERİRSEN
Bir gün gencin biri sordu bu zata:
- Efendim kıyamette Hesap var değil mi?
- Elbette evladım.
- Peki, nelerden sorulacak efendim?
- Evvela imandan, sonra namazdan.
- Namaz da iman gibi mühim mi efendim?
- Elbette. Namaz dinin direğidir evladım. Namaz hesabını veremeyenin diğer hesapları zor geçecek ahirette.
www.gonulsultanlari.com