Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr


Vefatı
31.01.2010

Muhammed Baki Billah hazretlerinin yaşı kırka erince, kalmadı dünyaya rağbeti.

O günlerde hanımına;
- Yakında benim için büyük bir hadise olacak, derdi.

Bir gün de, eline bir ayna alıp;
- Gel, beraber bakalım, buyurdu.

Kadıncağız Onu aynada pir-i fani, ihtiyar olarak görünce, anladı yakında ebedi yolculuğun olduğunu.

Bu durumu talebesine de bildirmek için:
- Velilerden birine, gaibden; çok yakında vefat edeceği bildirilmiş, buyurdu.

- Kimdir o zat efendim? dediler.
Kendisinin olduğunu söylemedi.

Hastalığın şiddeti artınca;
- Birkaç gün Delhi'den ayrılmayın. Zira son günlerimi yaşıyorum, buyurdu.

Ayrılık eserleri görünmeye başladı nihayet.
Gözleri, Elveda eder gibi bakıyorken,
dost ve talebeleri ağlamaya başladılar.

O sırada bir kişi, Allah! deyince,
başını sür'atle o yöne çevirdi.
Sonra da, Allah! Allah! diyerek teslim etti ruhunu.

Kabir yeri için, istişareler yapıp,
karar verilen yere kazdılar mezarını.

Cemaat, tabutu omuzlayıp o yere doğru yürümeye başladılar.
Fakat o da ne?
İstemeyerek başka yöne gidiyorlardı.

Nihayet bir yere geldiklerinde tabut durdu havada.
Öyle ağırlaştı ki, bir milim ileri götüremediler.
- Bunda bir hikmet var, deyip, o yere defnettiler kendisini.

Birisi hatırlayıp;
- Bu yeri beğenmişti. Hatta bu yerin toprağından elbisesine yapışmıştı da, "Bu toprak, eteğimizi tuttu. Ölürsem, kabrimi bu yerde kazın!" buyurmuştu, dedi.


www.gonulsultanlari.com