Menkîbeler
Abdüllatif Uyan / abdullatif.uyan@tg.com.tr
Mümine edeb yakışır
13.02.2010
Yusüf-i Hemedani "rahime-hullahü teâlâ" zamanında üç ilim talebesi, bu zatın büyüklüğünü işitip, kendisini görmeye gittiler.
Bunlar, Ebu Said, İbnüssakka ve Abdülkadir-i Geylani idi.
Ancak niyetleri farklıydı.
İbnüssakka;
- Ona öyle bir şey soracağım ki, cevap veremeyecek, dedi.
Ebu Said;
- Ben de zor bir şey soracağım. Bakayım cevap verebilecek mi? dedi.
Abdülkadir-i Geylani ise;
- O zat büyük bir âlimdir. Ona sual sormak ne haddime. Huzuruna girmeyi nimet, cemalini görmeyi şeref bilirim, dedi.
Nihayet huzuruna vardılar.
Büyük Velî İbnüssakka'ya bakıp;
- Sende hiç haya yok mudur ki, bana sual sormak ister ve cevabını veremem zannedersin, buyurdu.
Ve sormayı düşündüğü sualleri tek tek cevaplayıp, izah etti her birini.
Sonra da;
- Senden küfür kokusu geliyor, buyurdu.
Peşinden Ebu Said'e dönüp;
- Sen de beni imtihana yeltendin öyle mi? buyurdu.
Onun da sualini söyleyip, cevabını uzun uzun izah etti.
Sonra, Abdülkadir-i Geylani'ye dönüp;
- Mübarek olsun. Sen, gösterdiğin bu güzel edeble, Allah ve Resulünün rızasını kazandın. Ben şu anda, senin bir kürsüde, büyük bir cemaate nasihat ettiğini görüyor ve "Benim şu iki ayağım, bütün Evliyanın omuzları üstündedir" dediğini işitiyorum, buyurdu.
Ve buyurduğu şeyler aynen vaki oldu.
Şöyle ki;
Abdülkadir-i Geylani, büyük Evliya oldu.
Bir gün, kürsüde vazederken bu sözü söyledi ve bütün cemaat işittiler.
İbnüssakka, gittikçe şöhretini arttırdı.
Bizans'a elçi olarak gitti ve orada kâfirlere aldanarak mürted oldu.
Ebu Said'in ömrü, hep üzüntüyle geçti.
www.gonulsultanlari.com