Sa'd bin Ebî Vakkâs hazretleri radıyallahü anh müslüman olunca, annesi çok sinirlenip, Onu İslâm dininden döndürebilmek için çeşitli yollara başvurdu.
Meselâ bir gün;
"Allah'ın, hısım akrabâ ile ilgilenin, anne babanızı üzmeyin, onların sözünü dinleyin diye emrettiğini söyleyen sen değil misin?" dedi.
Cevâben "Evet" dedi.
Annesi buna sevindi.
Asıl maksadı belliydi.
O da, Onu dîninden döndürmekti. Bunun için;
"Ey oğlum! Vallahi sen Muhammed'in dînini inkâr etmedikçe, ağzıma bir lokma ekmek koymıyacağım. Açlıktan öleceğim, sen de anne kâtili olacak ve herkes tarafından ayıplanacaksın" dedi.
Oğlu bunları duydu.
Annesini seviyordu.
Ama bu iş başkaydı.
O, Allahü teâlâ'ya ve O'nun Resûlüne "sallallahü aleyhi ve sellem" bütün kalbiyle inanmış ve bağlanmış olduğundan bu îmân kuvveti, anne sevgisine üstün geldi.
Annesinin bu isteğini reddetti.
Annesi ise dediğini yapmakta kararlıydı.
Yemek yemiyordu.
Su da içmiyordu.
İnat ediyordu.
Hazret-i Sa'd, annesinin bu inâdını görünce verdi kararını. Geçti annesinin karşısına; "Anneciğim, şunu iyi bil ki, senin yüz canın olsa ve her birini benim İslâmiyyetten dönmem için versen, yine dînimden vaz geçmem. Bunda kesin kararlıyım. Artık ister ye, ister yeme!" dedi.
Annesi Onu dinledi.
Ve hakîkati öğrendi.
Ama çok hayret etti.
Oğlu hazret-i Sa'd'ın bu derece dînine bağlılığını, imânındaki akıl almaz sebatını ve bunda kesin kararlılığını aklına sığdıramadı. Çâresiz yemeye ve içmeye devam etti.