Makaleler
( 54 )
( 365 )
( 366 )
( 364 )
( 366 )
( 365 )
( 365 )
( 365 )
( 90 )
( 2 )
 
 2015 - MAKALELER


Arkadaşına gönder
 
Print almak için

Yazı boyutunu büyütmek için     


 

Onu sana alalım
20.10.2015

Bir gün kayın birâderim Yüksel Ekinci, sabah üzeri müftülüğe gelerek Ahmed Mekkî Efendi'yi “rahmetullahi aleyh” öğlen yemeğine dâvet etti evlerine.
Müftü Efendi kırmadı.
“Peki, Abdüllatîf'le geliriz” buyurdu.
Öğlen vakti birlikte gittik.
Sıcak bir gündü.
Bahçede oturduk.
Merhum Enver Ören bey de geldi.
Onu görünce çok sevindi mübârek. Çünki onu çok seviyordu. Lakab bile vermişti ona:
“Zeyn-ül mecâlis.”
Meclislerin süsü.
Sohbet oldu. Benim kimyâ hocam Hüseyin Hilmi Efendiden bahsedip şunları anlattı:
“Babamın son günleriydi. Yeğeni Fâruk Işık beyin evinde, yer yatağı sermiştik. Gelen misâfirler kenardaki sandalyelerde otururdu. Ama Hilmi bey gelince, onu yatağının içine çekip oturtur ve ‘Senin yerin, hep burası’ derdi.
Dikkat ederdim.
Elini sıktırırdı Ona.
Az gevşetse, yine “sık” derdi. Öyle zannediyorum ki o günlerde babam, kalbinde ne varsa hepsini onun kalbine akıttı.”
Yemeği yiyip ayrıldık.
Mübârek döndü bana;
“Yüksel beyin sâliha bir kız kardeşi var, onu sana alalım!” buyurdu.
Ben "şaka" sandım.
Ama yine de;
“Peki efendim” dedim.
Aradan beş sene geçti. Ahmed Mekkî Efendi vefât etti. Ben bu işi unutmuştum bile. Ama hâdiseler öyle gelişti ki, biz o kızla evlendik ve çok da mutlu olduk. Nur içinde yatsın.

 
 
Ana sayfam yap Sık kullanılanlara ekle
Güncelleme Tarihi
29.12.2024
Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır. Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya
gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.

Hosted by İhlas Net
Ziyaretçi Sayısı