Pişmeyen hamur
6.12.2008
Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin her hâli sünnet-i seniyyeye tam uygun idi.
Meselâ Resûlullah Efendimiz, bir gün eshâbı ile ekmek pişirmişlerdi tandırda.
Sahâbeden her biri hamurunu alıp, eliyle kızgın tandıra yapıştırdı.
Efendimiz "aleyhisselam" da mübârek eline hamur alıp, yapıştırdı tandırın sıcak gövdesine.
Bir müddet bekleyip, sonra aldılar tandırdan.
Bütün hamurlar pişmişti.
Ama biri hariç.
Resûlullahın "aleyhisselam" hamuru olduğu gibi duruyordu.
Çünkü Onun mübârek eli her neye temas etse, dünyada da, âhirette de o şeyi ateş yakmaz.
Behâeddîn-i Buhârî hazretleri de Resûlullahın bu sünnetine uymak için bir gün tandır başına geldi bâzı talebesiyle.
Her biri, ellerine biraz hamur alıp, yapıştırdılar kızgın tandıra.
Bu büyük Velî de hamurunu yapıştırdı.
Az bekleyip, sonra aldılar tandırdan.
Biri hâriç, bütün hamurlar pişmişti.
Pişmeyen hamur, Bu büyük Velî'nin hamuruydu.
Bunu görünce;
- Çok şükür, bunda da sünnete uyduk, buyurdu.
BABANIN VAZİFESİ
Bu zât, bir sohbetinde;
- Kardeşlerim, çocuklarına îman ve ibâdet bilgilerini öğretmek, bir babanın en mühim görevidir, buyurdu.
Cemaatten biri;
- Biz bunu ihmal ettik, dedi.
- Öyleyse çok fenâ, buyurdu. Çünkü Peygamber Efendimiz; "Çok müslüman evlâdı vardır ki, babaları yüzünden Veyl ismindeki Cehenneme gireceklerdir" buyuruyor.
Ve ilave etti:
- Çünkü onlar, çocuklarına islâmiyeti öğretmemişlerdir. Efendimiz; "Ben böyle babalardan uzağım, onlar da benden uzaktır" buyuruyor.
|