Ayrılığıma sabret
9.12.2008
Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin kendisini çok seven, Emir Hüseyin adındaki âşık bir talebesi anlatıyor:
Hocam bir gün yanıma gelip;
- Bak oğlum, ben yarın bir dostumu görmeye gideceğim. İnşallah onbeş güne gelirim. Ben gelinceye kadar ayrılığıma sabret, buyurdu.
Ve o sabah ayrılıp gitti.
Ama ben, çok üzülmüştüm.
Zîra hiç dayanamıyordum Onun ayrılığına.
O gidince, "Kalbim" de yerinden kopup Onunla beraber gitmişti sanki.
Nasıl dayanacaktım bu firâka yâ Rabbî?
Dergâhta, talebeden biri de benim bu hâlime dayanamayıp ağlıyordu.
Ona derdimi açıp;
- İnşallah hocam bu hâlimi anlayıp geri döner, dedim.
- İnşallah, dedi o da.
Ertesi gün, duydum ki hocam geri dönmüş.
Az sonra heybetle yanıma gelip;
- Oğlum ben sana, onbeş gün sabret, demedim mi? Niçin sabretmedin ve niçin "Muhabbet dağı"nı set çektin önümüze? buyurdu.
Sonra talebe arkadaşıma dönüp;
- Dün gece, bu bizden bahsedip ne dedi? diye sordu.
O da şöyle arzetti:
- Hocam, hep sizi anıp ağlıyordu. Bir ara; "İnşallah yarı yoldan dönüp gelir" dedi.
Hocam cevaben;
- İşte bu derece çok muhabbet, "dağ" gibi önümüze dikildi. Onu aşıp gidemedim. Mecburen geri döndüm, buyurdu.
O anda hocama baktım.
Heybetinden kalbime korku düştü.
Ayaklarına düşüp, af diledim.
Çok şükür affetti ve;
- Evlâdım, benden ayrı kalınca, beni seninle düşün, buyurdu. Çünkü ben, senden ayrı değilim. Ne zaman beni ansan, o anda yanındayım.
|