Anlamlı hareket
31.12.2008
Salâhaddîn Eyyûbî, bir ömrü müddetince islâma hizmet etti.
Nihâyet "ölüm hastalığı"na yakalandı.
Vefât edeceğini anlayınca, sandıktan "kefenini" getirtip, mızrağının ucuna bağlattı.
Sonra onu bir tellâla verip emretti:
- Bunu al. Sokak sokak gezdir ve;
"Ey ahâlî! Bakın görün ki, sultân Salâhaddîn'in sonu budur işte. Bu kadar şân şöhret sâhibiyken, dünyâ'dan, bir şu kefenle gidiyor!" diye nida eyle!
Tellâl;
- Başüstüne sultânım, dedi.
Ve çıkıp emri yerine getirdi.
Onun bu hareketi, dünyâ mağrurlarına, bir ders ve ibret oldu.
YARIN GELSEN OLMAZ MI?
Yanına köylü de, çöpçü de gelse, rahatça oturur, en ufak bir korkuya kapılmazdı.
Çok mühim işlerle meşgûlken bile halkıyla ilgilenir, isteklerini yerine getirirdi.
Bir gün, küffârla savaşıyordu ki, o hengâmede yaşlı bir kadıncağız sokuldu yanına.
Bir sıkıntısını anlatıp;
- Bu işimi hallediver! dedi.
- Bak bacım, şu anda savaş hâlindeyiz.
- Ben anlamam.
- Yarın gelsen olmaz mı?
- Olmaz, şimdi hallet.
- Şimdi zor. Yarın halledeyim.
Kadın lâf anlamıyordu.
- Şimdi halledemeyeceksen, ne diye hükümdar oldun? dedi.
Koca sultân boynunu büküp;
- Peki bacım, dedi.
Savaşa ara verip halletti işini.
Ve helâllık dileyip, savaşa devam etti.
BANA ILIK SU GETİR!
Bir gün de hizmetçisine:
- Bana ılık su getir! dedi.
Hizmetçi, önce kaynar, sonra soğuk su getirdi.
Buna bile kızmayıp;
- Sübhânallah! İstediğimiz suyu içemiyoruz, diye mırıldandı.
Öldüğünde, bir tek "Altın", bir de "Gümüş" parası kaldı geriye.
|