Gönül Sultanları.com >  İdarecilik Bilgileri > Ağlayıp âh ederdi
Ağlayıp âh ederdi
Hazret-i Ebu Bekir dünyadan göçtüğünde,
Cümle eshab ağlayıp, yaş döktüler o günde.

Hep ağlama sesleri, kapladı ortalığı.
Zira Resulullahın, O idi dert ortağı.

O günlerde eshabtan, birkaç kişi geldiler.
Muhterem zevcesini taziye eylediler.

Ve ona dediler ki: (Hazret-i Ebu Bekri,
Biz iyi tanıyoruz çoktu faziletleri.

Lakin bunlardan ayrı, bizim bilmediğimiz,
Varsa bazı halleri, bize söyler misiniz?

Gündüz yaptığı işler, malumdur biz eshaba.
Ve lakin geceleri ne yapardı acaba?)

Onların bu şekilde sualine cevaben,
Dedi: (Onu anlatmak, mümkün değil esasen.

Onun hasletlerini, ben edemem size arz.
Lakin madem geldiniz, diyeyim size biraz.

Mesela O Rabbinden, fevkalade korkardı.
Evinde geceleri, tövbe eder, ağlardı.

Yatsı namazlarını, eshaba kıldırır ve,
Bir yere uğramadan gelirdi doğru eve.

Onun hüznü, kederi, fazlaydı sevincinden.
Ve Cehennem korkusu, hiç çıkmazdı içinden.

Eve geldiği zaman, çekilir köşesine,
Başını bir hüzünle eğerdi sinesine.

Derin derin düşünür, tefekkür eyler idi.
Seher vaktine kadar, bu hal devam ederdi.

Şöyle düşünürdü ki: (N’olacak halim benim?
Ne olur bu günahla mahşerde akıbetim?

Emir oldum, bu halkın fakirine, beyine.
Acaba haklarını getirdim mi yerine?

Eğer bu vazifemi yapamadım ise tam,
Mahşerde, ellerinden kurtulmaz iki yakam.

Allahü teâlânın olmazsa merhameti,
Ne olur bu acizin mahşerde akıbeti?)

Bunları düşünerek, bu keder ve hüzünden,
İçin için ağlar ve yaş dökerdi gözünden.

Bu şekilde her gece, fecir sökene kadar,
Ağlayarak, Rabbine ederdi hep istiğfar.

Seher vakti, başını kaldırıp sinesinden,
Bir “Âh!” eder idi ki, o anki nefesinden,

“Yanık ciğer” kokusu yayılırdı etrafa.
Bu hal vaki olurdu istisnasız her defa.

Ciğer kebap kokusu, mahalleyi sarardı.
Yoldan geçen insanlar, “Bu ne?” diye sorardı.

Derlerdi ki: (Bu evde, bir ciğer kavruluyor.
Zira yanık kokusu, bu evden yayılıyor.)

Sahabe, bu sözleri dinleyince o günü,
Daha çok anladılar Onun büyüklüğünü.

www.gonulsultanlari.com