Gönül Sultanları.com >  Peygamber Efendimiz > Umret-ül Gaza Seferi > Lebbeyk, Allahümme lebbeyk!
Lebbeyk, Allahümme lebbeyk!
Peygamber efendimiz, ikibin sahabiyle,
Mekke’ye yaklaştılar hem de silahlarıyle.

Burası, (Batn-ı ye’cec) dedikleri bir yerdi.
Sahabiler, buradan Mekke’yi görürlerdi.

Silahların hepsini bırakarak bu yere,
Nöbetçiler koydular, hem beklemek üzere.

Resulün, silahlarla Mekke’ye gelişini,
Gören Kureyşlilerin, korku sardı içini.

Peygamberimiz ile, bunu görüşmek için,
Kureyş’in bir heyeti Resule geldi ilkin.

Dedi ki: (Ya Muhammed, geçen sene bu yerde,
Bir andlaşma yapmıştık, malum Hudeybiye'de.

Bizler onun hükmüne sadık kaldık harfiyyen.
Muhalif harekette bulunmadık katiyen.

Yani bir ihanette bulunmadık size biz.
Buna rağmen siz niçin silahlarla geldiniz?

Halbuki Hudeybiye andlaşmasına göre,
Hiç silahsız gelmeniz lazım idi bu yere.)

O Server buyurdu ki: (Çocukluğumdan beri,
Hep sözümde durmakla tanırsınız siz beni.

O sözümüzde dahi duruyoruz yine biz.
Harem’e, silahlarla elbette ki girmeyiz.

Silahları, burada bırakıyoruz bakın.
Ama istiyorum ki, dursunlar bana yakın.)

Onlar, Resulullahtan bunları işitince,
O korkudan kalbleri rahatladı iyice.

Dediler: (Biz sadece, doğruluk gördük senden.
Ve sana yakışan da, ahde vefadır zaten.)

Heyet geri gelerek, bunu haber verince,
Kureyş müşrikleri de sevindiler bir nice.

Resulullah ve Eshab, Kâbe’ye gelecekti.
Tavaf yapıp, develer kurban edeceklerdi.

Sahabe-i kiramın ve Peygamberimizin,
Bu mesut anlarına şahid olmamak için,

O Mekke müşrikleri, kin ve haset ederek,
Hep dağlara çıktılar, Mekke’yi terk ederek.

Peygamber efendimiz, kurbanlık develeri,
Önden, bir sahabiyle sürüverdi ileri.

Daha sonra kendisi ve şanlı sahabiler,
Mekke şehrine doğru, birlikte yürüdüler.

Cümle Eshab-ı kiram, sevinçten coşmuşlardı.
Peygamber-i zişânı ortaya almışlardı.

Resulullah, Kusva nam devesinin üstünde,
Nur saçan güneş gibi geliyordu o günde.

Eshab da geliyordu, toplu yıldızlar gibi.
O gün, ne ihtişamlı manzaraydı ya Rabbi!

Hepsi (Lebbeyk!) diyerek, telbiye yapıyordu.
Tekbir sedalarıyle yer ve gök inliyordu.

O gün, her sahabinin (tekbir) vardı dilinde.
Bir de Allah sevgisi vardı gönüllerinde.

Adım adım Kâbe’ye yakın geliniyordu.
Yaklaştıkça, heyecan bir misli artıyordu.

Bir ağızdan söylenen telbiye sesleriyle,
Mekke seviniyordu Eshabın gelmesiyle.

www.gonulsultanlari.com