Gönül Sultanları.com >  1001 Güzel Menkîbe > Bir şey muhakkak ise, onu oldu bilin > Üzülme kızım
Üzülme kızım
Kureyşin ileri gelen müşrikleri, bir gün Kâbe dibinde oturmuş Peygamber efendimiz aleyhisselamı çekiştiriyorlardı.

Sonra da öfkeli öfkeli kendilerini suçladılar.

Biri ayağa fırlayıp;
- Bu ne haldir yahu? diye bağırdı. Üzerimize ölü toprağı mı serpildi?

Bir diğeri;
- Evet, dedi. O bizi suçluyor, tanrılarımıza hakaret ediyor, biz susuyoruz. Olmaz böyle şey.

Üçüncüsü;
- Doğru, dedi. Ona hemen haddini bildirmeliyiz!

Tam bu sırada Efendimiz aleyhisselam teşrif etti oraya.
Tam da lafın üstüne gelmişlerdi.

Ortalık buz gibi oldu bir anda.
Bıçak gibi kesildi o konuşmalar.

Efendimiz aleyhisselam, önce Hacer-ül esvedi öptü.
Sonra tavafa başladı.

Bu sırada müşrikler ilk şaşkınlığı üzerlerinden atmışlardı.
Kendilerine gelince, Efendimiz aleyhisselama sataştılar.

Önce bir iki laf.
Sonra en ağır hakaretler.

Efendimiz aleyhisselam sükut ettikçe, hakaretlerini arttırıyorlardı.

Bunun üzerine o Server, muhteşem bir vakarla gelip karşılarına dikildiler o kâfirlerin.
O muazzam heybet ve azameti gören az önceki aslanlar(!), uyuz çakala dönmüşlerdi bir anda.

Sus pus olup korkudan titremeye başladılar.

Efendimiz aleyhisselam, açıkça meydan okudu o korkaklara:
- Ey Kureyş! Allah hakkı için söylüyorum ki, eğer iman etmezseniz, sizi koyun gibi keserim. Elimden kurtulamazsınız!

Kimsenin gıkı çıkmadı.

Korkudan yalvarmaya başladılar bu defa:
- Aman ya Ebel Kasım! Biz sana ne dedik ki? Şey yani, sen bizden birisin zaten. Sen ibadetine devam et. Biz sana nasıl karışabiliriz.

Müşrikler vurulmuşa dönmüşlerdi.
Öyle ki, ertesi gün kendilerine gelebildiler ancak.

Kendine gelen Kâbe’ye koştu yine.
İntikam alacaklardı.

- “Vay be, dün bizi nasıl da korkuttu. Bunun acısını çıkartalım” diyorlardı birbirlerine.

Başkanları seslendi o ara:
- Bu iş buraya kadar arkadaşlar. Yetti artık. Onu ilk gördüğümüz yerde öldüreceğiz, tamam mı?
- Tamam!

- Andolsun mu?
- Andolsun!

Kötü haber, hazret-i Fatıma’ya “radıyallahü teâlâ anha” ulaşınca mübarek kalbi titredi.
Üzüntüden şaşkın ve yaşlı gözlerle geldi ve nakletti bunu babacığına.

Sevgili Peygamberimiz;
- Üzülme kızım, buyurdular. Onlar bana bir şey yapamazlar.

Sonra gidip celalli bir halde Kureyşin karşısına dikildiler.
Mübarek nazarları kime isabet ettiyse, o müşrik, heykel gibi mıhlanıyordu olduğu yere.

Sonra yerden bir avuç toprak alıp saçtılar o müşriklere.
Bu topraktan kime değdi ise, o müşrik Bedir’de öldürülüp leşleri atıldı bir kuyuya.

www.gonulsultanlari.com