Hazret-i Ali “radıyallahü anh” bir sabah namazına gidiyordu ki, az ilerde bir ihtiyarın da aynı yöne gittiğini gördü. 
 
Ama çok yaşlı olduğu için gayet yavaş ilerliyordu. 
Hazret-i Ali’nin ise acelesi vardı. 
İlk rekata yetişmek istiyordu çünkü. 
 
Buna rağmen o ak sakallı ihtiyarın önüne geçmedi. 
Mescide kadar onun ardından, yavaş adımlarla ilerledi. 
Mescit hizasına gelince, ihtiyar devam etti yoluna. 
 
Meğer Müslüman değilmiş adam. 
Hazret-i Ali ise hızla mescide girdi. 
 
Cemaat rükudaydı girdiğinde. 
Koşup son safta yetişti cemaate. 
 
Peygamber efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, rükuda uzun beklemişlerdi. 
O namaza girince doğruldular rükudan. 
Ancak eshab merak etmişlerdi bunu. 
 
Namaz bitince sordular: 
- Ya Resulallah, ilk rükuda çok durdunuz. Sebebini öğrenebilir miyiz? 
 
Buyurdular ki: 
- Tam rükudan doğrulacağım anda Cebrail süratle geldi. Rükudan kalkmama mani oldu. Bir müddet tutup sonra bıraktı. Ben ancak o zaman doğrulabildim. 
 
Sordular: 
- Hikmeti neydi ya Resulallah? 
- Ben de bilmiyorum, buyurdular. 
 
Tam o esnada Cebrail aleyhisselam gelip arzetti Efendimiz aleyhisselama: 
- Ya Resulallah, bu işin hikmetini bildirmek için Rabbimizin emriyle geldim. İzin verirseniz anlatayım. 
- Peki ya Cebrail kardeşim, anlat! 
 
Arzetti ki: 
- Ya Resulallah! Sen rükudan kalkacağın anda Hak teâlâ bana; “Acele Habibime git. Rükudan kalkmasına mani ol!” diye emretti. 
 
Hikmetini sordum. 
 
Buyurdu ki: 
- “Ali kulum, bir ihtiyarın ardından yavaş adımlarla mescide geliyor. O pir-i faninin yaşına hürmeten önüne geçmiyor. Git, Habibimi tut ki, o da yetişsin ilk rekata”. 
 
- Bunun için mi tuttun beni? 
- Evet ya Resulallah. 
 
Efendimiz aleyhisselam ondan duyduklarını eshaba naklettiler.
   |