| Evliyanın en büyüklerinden Derviş Muhammed “kuddise sirruh” hazretleri, bir sohbetinde;- Kardeşlerim, Müslümanların Allahü teâlâdan hayâ etmeleri, sıkılmaları lazımdır, buyurdu. Hayâ imandandır.
 
 Ve devam etti:
 - Kâfirleri ve kâfirliği ve İslamiyet’e uymayan hangi inanış, hangi nazariye olursa olsun, hepsini yanlış bilmek ve zararlı olduğuna inanmak ve sevmemek lazımdır.
 
 Ve altını çizdi:
 - Bir kalbde iman bulunduğuna alamet, kâfirleri sevmemektir.
 
 Sordular:
 - Sevmemek nasıl olur efendim?
 - Sevmemek kalble olur. Onlarla ve herkesle iyi geçinmeli, kimseyi incitmemelidir.
 
 Ve özetledi:
 - Ancak, zaruret ve ihtiyaç halinde geçici işbirlikleri yapılabilir ise de, bu, kalb ile sevişmek olmamalı ve zaruret bitince, sona ermelidir.
 
 Harama ehemmiyet verilmezse
 
 Bir gün de sohbetinde;
 - Kardeşlerim, İslamiyet’in haram ettiği şeylerden kaçınmak, her Müslüman için lazımdır, buyurdu.
 
 Ve ekledi:
 - Bunların haram olmasına ehemmiyet vermeyen ve kaçınmaya lüzum görmeyen, yani Allahü teâlânın yasak etmesine aldırış etmeyen veya bunları beğenen, ne güzel! diyenin imanı gider.
 
 Derin bir nefes aldı:
 - Bunlar maalesef Cehennemde, sonsuz kalacaktır.
 
 Sordular:
 - Allahü teâlânın haram etmesine ehemmiyet verip, kabul edip de, nefsine mağlup olarak, aldanarak günah işlenirse efendim?
 
 - Günahları bu şekilde işleyip, sonra akıllarını toparlayarak pişman olanlar kâfir olmaz ve imanlarını kaybetmezler.
 
 Ve ekledi:
 - Böyle kimselere (Asi), (Fasık) ve (Günahkâr) denir.
 
 Şöyle bitirdi:
 - Bunlar, günahları sebebiyle, belki Cehenneme girip cezalarını çekerse de, Cehennemde sonsuz kalmayacaklar, çıkıp Cennete kavuşacaklardır.
 
 |