İmam-ı Tirmizi “rahmetullahi aleyh”, büyük hadis imamıdır.
Tasavvufta da yüksekti derecesi.
Tevazu sahibiydi. Kaçardı dünyadan.
Herkese karşı çok şefkatliydi.
Hatta hayvanlara bile.
Ev olarak küçük bir kulübesi vardı ki, kapısı bile yoktu bu yerin.
Bir perde asılıydı kapı yerinde.
Bir sene Hac için terk etmişti bu kulübeyi.
O ayrılınca, bir köpek birkaç yavrusuyla mekan tuttu burayı.
Mübarek zat Hacdan döndüğünde kulübesinin işgal edildiğini gördüyse de merhametinden ilişmedi hayvana.
Rahatsız etmek istemedi.
Oynatmak istemedi onu sıcak yerinden.
Ancak kendisinin de sığınacak bir yeri yoktu bu kulübeden başka.
Köpeği kovmak da hiç içine sinmiyordu.
Belki kendi kendine çıkıp gider diye ümit ederek bekledi biraz oralarda.
Fakat çıkmıyordu hayvan.
Gitti, dolaştı bir müddet.
Dönüp geldiğinde, çıkmadığını gördü yine.
Az daha dolaştı.
Ancak hiç çıkmaya niyeti yoktu köpeğin.
O gece, tam seksen defa gitti geldi.
Yine de ilişmedi o köpeğe.
Sabaha karşı kendiliğinden çıktı hayvan.
O zaman girebildi kendi kulübesine.
Rüyadaki ikaz
O devirde abid ve zahid birisi vardı ki, inanmazdı bu zatın büyüklüğüne.
Aleyhinde konuşurdu üstelik.
Tâ ki Resulullah efendimiz “aleyhisselam” o kimseyi ikaz edene kadar.
Şöyle ki, bir gece Efendimiz “aleyhisselam” bu kişinin rüyasına girerek;
- Tirmizi'nin kıymetini bil, buyurdu. Ebedi saadete kavuşmak istiyorsan,
Onun hizmetine koş, vakit geçirme!
Uyanıp anladı hatasını.
Sabah erkenden koştu huzuruna.
Af dileyip, talebesi oldu aynı gün.
Ve ayrılmadı bir daha.
|