Alaaddin-i Attar “rahmetullahi aleyh” hazretleri anlatıyor: 
 
Hocam Behaeddin-i Buhari hazretleri, bir gün sohbet ediyordu ki, bir ara sohbeti kesip; 
- Siz mi beni buldunuz, yoksa ben mi sizi? diye sordu talebelere. 
 
Hepimiz; 
- Biz fakirler sizi bulduk efendim, dedik. 
 
O zaman; 
- Peki bulun beni öyleyse! buyurdu. 
 
Ve bir anda kayboldu gözden. 
 
Hata ettiğimizi anladık. 
Büyük pişmanlık içinde; 
- Hata ettik efendim. Elbetteki siz bizi buldunuz, dedik. 
 
Böyle der demez gördük yine hocamızı karşımızda. 
Az önceki yerinde oturuyordu. 
 
İlim, amel, ihlas 
 
Bu zat bir sohbetinde; 
- İslamiyet’in dayandığı üç esas vardır, buyurdu. Bunlar, ilim, amel ve ihlastır. 
 
- İlim’den maksat nedir efendim? dediler. 
- İslamiyet’i öğrenmektir, buyurdu. 
 
- Amel’den maksat nedir efendim? 
- Öğrendiklerini yapmaktır. 
 
- Ya ihlas hocam? 
- İhlas, samimiyettir. İnsan ibadetlerini ve her yaptığı işi ihlasla yapmalı ki, yarın görsün mizanında o amelin faydasını. 
 
Allah emrettiği için 
 
Ve daha açıkladı: 
- İhlas, her işi Allah emrettiği için yapmaktır. Ve bu halis niyete, az da olsa bir dünya menfaati, para, şöhret gibi şeyler karıştırmamaktır. 
 
Şöyle devam etti: 
- Müminin ihlaslı ve ihlassız amelleri, mahşer günü birbirinden ayrılacak. Allah rızası için yapmadığı ameller için Rabbinin huzurunda çok mahcub olacaktır. 
 
Şöyle bitirdi: 
- Her nefes, insana, o ebedi hayatın ya sonsuz saadetini temin edecek, ya da hiç dayanılmayan sonsuz Cehennem ateşine götürecektir o kimseyi.  |