Fahreddin-i Acemi hazretlerine "rahmetullahi aleyh" birkaç kişi geldi bir gün.
Herbiri bir sıkıntısını arzedip çaresini sordular.
Birincisi;
- Efendim, çok sıkılıyorum, ne yapayım? diye sordu.
Cevabında;
- Tövbe istiğfar eyle! buyurdu.
İkincisi arzetti:
- Çok hastayım efendim. Ne yapayım?
Cevap aynıydı:
- Tövbe istiğfar eyle!
Üçüncüsü sordu:
- Çok maddi sıkıntı içindeyim efendim. Ne tavsiye edersiniz?
- Tövbe istiğfar eyle!
- Hanımla geçinemiyoruz efendim.
- Tövbe istiğfar eyle!
- Çocuğumuz olmuyor hocam.
- Tövbe istiğfar eyle!
Hayretle birbirlerine bakıştılar:
- Efendim, biz bir şey anlamadık. Hepimize de aynı şeyi tavsiye ettiniz.
Buyurdu ki:
- “Tövbe istiğfar” öyle anahtardır ki, açılmayan kapılar onunla açılır. Allahü teâlâ; “İstiğfar ederseniz, imdadınıza yetişirim” buyuruyor.
Hangi ibadeti yapayım?
Bir Berat gecesinde, talebesinden biri bu zatın huzuruna gelip;
- Efendim, malumunuz bu gece Berat kandili. Bu mübarek geceyi en güzel şekilde ihya etmek istiyorum. Acaba hangi ibadetleri yapayım? diye sordu.
Ona sevgiyle bakıp;
- İlmihal kitabı oku, buyurdu.
Delikanlı şaşırdı.
Zira o, hocasının; “Kur’an-ı kerim oku, namaz kıl, Allah’ı zikret…” gibi bir şey söyleyeceğini düşünüyordu.
Büyük Veli, onun şaşırdığını görünce sordu:
- Sen bu geceyi en iyi şekilde ihya etmeyi istemiyor musun evladım?
- Evet efendim.
- Öyleyse ilmihal kitabı okumakla geçir, buyurdu.
Ve şöyle izah etti:
- Çünkü “ilmihalini öğrenmek”, yani dinini öğrenmek, her Müslümana farzdır evladım. Senin düşündüğün ibadetler ise nafiledir. Halbuki Farz sevabı yanında Nafile ibadetin sevabı, deniz yanında bir damla bile değildir.
|