Abdülhakim Arvasi, âlim ve veli bir zat.
Bir gün, genç bir mümine şöyle etti nasihat:
(Bu dünyada ne kadar kalacaksan sen eğer,
Buna, o kadar çalış ve o kadar ver değer.
Ahirette ne kadar kalacak isen şayet,
Ona da öyle çalış, o kadar eyle rağbet.
Cehenneme ne kadar dayanabiliyorsan,
O kadar günah işle, olursun yoksa pişman.)
Yine genç bir Müslüman, gelerek bu Veli'ye,
Rica etti: (Bana bir nasihat edin) diye.
Buyurdu: Öyle kaç ki her işinde günahtan,
Görmesin Hak teâlâ günahta seni bir an.
Öyle sıkı sarıl ki dine her a’zan ile,
Seni, taat dışında görmesin bir an bile.
Öyle hayâ eyle ki Allahü teâlâdan,
Hiç mahcup olmayasın Ona vardığın zaman.
Mümkün olduğu kadar oruçlu ol ki, yarın,
Ecelin geldiğinde, ölüm olsun iftarın.
Günah ve kusurunu çoğaltma ki bu günde,
Korkuya düşmeyesin yarın Mizan önünde.
Bu dünya, ahirete giden bir yol gibidir.
Gece gündüz, bu yolda birer konak yeridir.
Çıkmışız herbirimiz bu sonsuz yolculuğa.
Elbette ihtiyaç var azık ile yolluğa.
Ahiret yolculuğu, bitecek bugün, yarın.
Ecel ani geliyor, gaflete dalma sakın.
Kim, dünyada korkarsa Allah’ın azabından,
O, her bir arzusuna kavuşur yorulmadan.
Ve her kimin, çok ise istek ve arzuları,
Onu bekler dünyanın türlü sıkıntıları.
Rabbin razı olduğu meşguliyet var ise,
En büyük sermayenin sahibidir o kimse.
Kabirdeki mevtalar, yapar ki şu hesabı:
(Ah, kıyamet kopsa da, bitse kabir azabı.)
Öyle pişmandırlar ki şu anda cümle mevta,
Derler ki: (Ah şu anda, bulunsaydık hayatta.
Başımızı, secdeden kaldırmazdık vallahi.
Dünyadaki insanlar, bilseler bunu bari.)
Onların feryadını, duyar cümle mahlukat.
Sırf yaşayan insanlar duymazlar onu fakat.
Ne acı gerçektir ki, bunlar dahi ölürler.
O feci pişmanlığa bunlar da gömülürler.
Eğer düşünselerdi bu hali ihlas ile,
Hiç işleyemezlerdi bir günahı az bile.
İşte ey kardeşlerim, pişman olmamak için,
Bu ömür fırsatını iyi değerlendirin.
Haram (Ateş) demektir, yapmayın günah işi.
İnsanları bekliyor Cehennemin ateşi.
|