Gönül Sultanları.com >  Alim ve Evliyaların Alfabetik Listesi > A > Ahmed Rifai > Evlad-ı Resul idi
Evlad-ı Resul idi
SEYYİD AHMED RIFAİ
kuddise sirruh


Büyük velîlerden. Peygamber efendimizin soyundan olup seyyiddir. Anne tarafından da nesebi hazret-i Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî'ye dayanır. Bu yüzden kendisine Ebü'l-Alemeyn, iki sancak sâhibi künyesi verilmiştir. Ebü'l-Abbâs da denir. Benî Rıfâe kabîlesine mensûb olduğu için Rıfâî nisbeti ile meşhur oldu.

Büyük bir veli olup, evlad-ı Resuldür hem.
Onun irşadı ile, nurlandı cümle âlem.

Teşrif etmemişti ki dünyaya henüz bu zat,
Dayısı, rüyasında Resulü gördü bizzat.

Peygamber efendimiz, buyurdu ki: (Ey Mensur!
Yakında, hemşirenin bil ki bir oğlu olur.

Adını Ahmed koyup, iyi yetiştiriniz.
Zira o, Hak katında olacaktır pek aziz.)

Nihayet kırk gün sonra, teşrif etti dünyaya.
Onunla yol buldular herkes Hak teâlâya.

Buna rağmen, pek fazla korkuyordu Allah’tan.
Gözyaşları, yüzünde iz yaptı ağlamaktan.

Namaza durduğunda, benzi sararırdı hep.
Allah’tan, pek ziyade korkardı bundan sebep.

Öyle gün olurdu ki, bu korkuyla o hatta,
Güneşte buz misali, eriyordu adeta.

Orta boylu, nur yüzlü ve buğday benizliydi.
Alnı açık ve geniş, hep güler yüzlü idi.

Vaazında, hasta kalbler, geçerdi harekete.
Kötü yolda olanlar, gelirdi hidayete.

O vaaza başlayınca, uzaktakiler dahi,
İşitirdi rahatça, yakındakiler gibi.

İnsanlar, evlerinin üzerine çıkarak,
Dinlerlerdi vaazını, olsalar da çok ırak.

O, yavaş konuşsa da, alçaltsa da sesini,
Aynen işitirlerdi, her bir kelimesini.

Hatta az işitenler, sağır olanlar bile,
İşitip, anlarlardı, onun kerametiyle.

Çok mütevazı olup, yolda kime rastlasa,
Önce selam verirdi, küçük çocuk da olsa.

İhtiyara, hastaya, ederdi çok merhamet.
Böylelere yardımı, bilirdi büyük nimet.

Derdi ki: (Hizmet eden, hizmet görür muhakkak.
Merhamet gösterene, acır hem cenâb-ı Hak.)

Resulullahın aşkı, onu öyle ihata,
Etmişti ki, bu aşkla yanıyordu adeta.

Bir sene hacca gidip, haccı ifa eyledi.
Sonra, kalbi yanarak Medine’ye yöneldi.

Ravda-i mübarekin, diz çökerek önüne,
Şu şiiri söylemek uygun geldi gönlüne:

(Uzaktım, toprağını öpmek için efendim.
Kendim gelemesem de, ruhumu gönderirdim.

Şimdi, ziyaretinle şereflendim ey Habib!
O mübarek elini, ver de öpsün bu garip.)

O, böyle söyleyince, kabr-i şeriflerinden,
Mübarek nurlu eli görünüverdi birden.

Fırlayıp, son derece tazim ve hürmet ile,
Öptü Resulullahın elini muhabbetle.

www.gonulsultanlari.com