Ebu Bekr-i ebheri, gönül dostu bir veli.
Nasihati, herkese olurdu faideli.
Derdi ki: (Kardeşlerim, imanı olan kişi,
Nasıl işleyebilir günah olan bir işi?
Yaptığı her ameli, kaydediyor melekler.
Mahşerde, bunlar ona sorulur birer birer.
Her işi ne niyetle yaptı ise, muhakkak,
Hepsinin hesabını soracak cenâb-ı Hak.
Sadece ameline bakmaz Allah kulunun.
Bakar ki, o amelde, maksadı neydi onun?
Bir bakkal, ölüp gider ahiret âlemine.
Tam ellibin sahife getirirler önüne.
Bakıp o yazılara, sorar ki: (Bunlar nedir?)
Derler: (Senin dünyada yaptığın amellerdir.
Alış veriş yapmışsın sen elli bin kişiyle.
Herbirine bir sayfa açıldı işte böyle.
Onlarla ne yaptıysan, ne konuştuysan eğer,
Bütün inceliğiyle yazıldı birer birer.)
Bir gün de buyurdu ki: (Şimdi vardır Cehennem.
Şiddeti, bu ateşten kat kat ziyadedir hem.
İşte size bir misal vereyim ey insanlar!
Güneşte, elli milyon derece hararet var.
Halbuki bildiğiniz var ya demir madeni,
Üçbin derecedeyken erir, akar su gibi.
Hararet üçbin iken böyle olursa demir,
Güneş, tam elli milyon derece, düşünün bir.
Mahşerde, Cehenneme atacaklar güneşi.
Bir anda kararacak o muazzam ateşi.
Kenarda bir top gibi kalacak o ateşte.
Güneşin, Cehenneme nisbeti böyle işte.
Dense ki: (Cehennemde beden yanar ve biter.
Öyle ise acıyı, insan nasıl hisseder?)
Cevabı şöyledir ki: (Bedenler, ahirette,
Bu dünyadaki gibi olmayacak elbette.
Dünyadaki bedenler, çürümeye mahkumdur.
Ve lakin ahirette, bedenler başka olur.
Yani onlar yanınca, ölüp de bitmeyecek.
Allah’ın kudretiyle tekrar diriltilecek.
Bu dünya, ahirete giden bir yol gibidir.
Gece gündüz, bu yolda birer konak yeridir.
Çıkmışız herbirimiz bu sonsuz yolculuğa.
Elbette ihtiyaç var azık ile yolluğa.
Ahiret yolculuğu bitecek bugün, yarın.
Ecel ani geliyor, gaflete dalma sakın.
İşte ey kardeşlerim, pişman olmamak için,
Bu ömür fırsatını iyi değerlendirin.)
|