EBÜL HASEN-İ ŞAZİLİ
rahmetullahi aleyh
On ikinci yüzyılda Kuzey Afrika'da yetişen büyük velîlerden. Şâziliyye adı verilen tasavvuf yolunun kurucusudur. İsmi, Ali bin Abdullah bin Abdülcebbâr, künyesi, Ebü'l-Hasan, lakabı Nûreddîn'dir. Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem torunu hazret-i Hasan'ın soyundan olup şeriftir. 1196 (h.592) senesinde Tunus'un Şâzile kasabasında doğduğu için Şâzilî nisbesiyle meşhûr olmuştur. 1256 (h.654) senesinde hac yolculuğu sırasında Hamisre'de vefât etti. Kabri, Hamisre mevkiindeki Ayzâb sahrâsındadır.
Evliyanın büyüğü ve hadis âlimidir.
Ehl-i beyt-i Resulden olup, şeriflerdendir.
Binyüzdoksanaltı’da Tunus’da doğan bu zat,
Altmışiki yaşında, eyledi Hakk’a vuslat.
O, Tunus’un Şazile adlı kasabasında,
Doğduğundan, (Şazili) denir halk arasında.
Uzunca boylu olup, buğday benizli idi.
Sözleri gayet fasih, tatlı ve pek vecizdi.
O, bir çok âlimlerin, devam edip dersine,
İslami ilimlerin, vakıf oldu hepsine.
Tefsir, hadis ve fıkıh, sarf, nahiv, sonra lügat,
Ve fen bilgilerinde, oldu büyük bir üstad.
Ceddi Resulullahı, pek fazla seviyordu.
(Nur yüzü, hep gözümün önündedir) diyordu.
Derdi: (Resulullahı, her istediğim zaman,
Görmezsem, ben kendimi Onun ümmeti saymam.)
Kendisi anlatır ki: Bir arkadaşım ile,
Yanıp kavruluyorduk Allah’ın aşkı ile.
Bir mağara içinde, ibadet ediyorduk.
(Kalbimiz açılsa da, veli olsak) diyorduk.
Derdik ki: (Belki yarın, açılır bu kalbimiz.
Bize de, evliyalık nasib eder Rabbimiz.)
Lakin yarın olunca, diyorduk ki biz yine:
(Belki yarın ereriz, velilik nimetine.)
Hep (yarın, yarın) diye, bekliyorduk biz bunu.
Lakin bu yarınların, gelmiyordu hiç sonu.
Biz bu büyük nimeti, bekliyorken her saat,
Bir gün, o mağaraya girdi bir heybetli zat.
Ona, kim olduğunu sual ettik biz hemen.
(Allah’ın bir kuluyum) dedi bize cevaben.
Sonra, bize dedi ki: (Evliya olmak için,
İbadet eylemesi, yakışmaz bir kişinin.
Kalbim, yarın olmazsa, öbür yarın açılır,
Diye taat yapana, doğrusu çok şaşılır.
Ona, sırf Allah için etmedikçe ibadet,
Kurtuluş olamaz ve ele geçmez bu devlet.)
O bunu söyledi ve gaib oldu ortadan.
Biz, anlamış bulunduk hakikati o zaman.
Hemen tövbe istiğfar eyledik Rabbimize.
O an muhabbetullah girdi tam kalbimize.
Yine o anlatır ki: (Bir yere gidiyordum.
Geceleyin, bir dağın üzerinde uyudum. br>
Dolaştı etrafımda çok yırtıcı hayvanlar.
Yine de, ben onlardan korkmadım zerre kadar.
O sabah, hatırımdan geçti ki şu düşünce:
(Demek ki, ben Allah’a yakınmışım bir nice.)
Dereye indiğimde, baktım var hayli keklik.
Hepsi birden uçunca, geldi bana ürkeklik.
O ara bir ses duydum, dedi: (Ya Ebel Hasen!
Dün, vahşi hayvanlardan korkmamıştın hani sen.
Şimdiyse şu uçuşan kuşlardan korkar oldun.
Çünkü dün bizimleydin, bugün nefsinle oldun.)
|