Hacı Ömer Efendi diye vardı bir kişi.
Her gün Seyyid Fehim’e hizmet etmekti işi.
Bu zat anlatıyor ki: Bu fakir, aralıksız,
Yirmibeş yıl, o zata hizmet ettim hilafsız.
Mübarek simaları öyle nurlu, heybetli,
İdi ki, bakamazdım yüzlerine dikkatli.
Derdim ki: Yüzlerini, bir kez görebilseydim.
Ve onu, hayalimde muhafaza etseydim.
Bunu başarmak için, kolluyordum hep fırsat.
Ne hikmetse, hiç nasib olmadı bu iş fakat.
Çağırdı bir gün beni hususi odasına.
Koşarak gidip hemen, oturdum karşısına.
Kıbleye müteveccih, seccade üzerinde,
Diz üstü otururdu içeri girdiğimde.
İkimizden başkaca, hiç kimse yoktu o an.
Düşündüm ki: Bu fırsat, ele geçmez her zaman.
Mübarek yüzlerini bir göreyim iyice.
Diyerek, bir an için bakmak murad edince,
Öyle çok büyüdü ki her azası ve başı,
Zannettim ki, kapladı yeri, göğü ve Arş’ı.
Bir dehşete kapıldım ben bunu gördüğümde.
Zira hiç böyle bir şey görmemiştim ömrümde.
Sonra eski halinde görünce vücudünü,
Bir kez daha denedim görmek için yüzünü.
O zaman da öyle çok küçüldü ki mübarek,
Hatta mümkün değildi, göz ile onu görmek.
Kaçmak istediysem de ben bunu gördüğümde,
Baktım, eski haliyle oturuyor önümde.
Tebessüm buyurarak eyledi beni teskin.
Teşebbüs eylemedim bir daha bakmak için.
Bir gün de, bu velinin koyunlarına bakan,
Bir çoban, diğerine şöyle dedi bir zaman:
(Koyunlardan birini, gel kesip de yiyelim.
Sorarsa, zehirli ot yiyip öldü diyelim.)
Öbür çoban dedi ki: (O, büyük bir velidir.
Hak teâlâ, o zata hakikati bildirir.)
Buna rağmen o çoban, keserek bir koyunu,
Sonra kebap yaptı ve pişirip yedi onu.
Bu hadiseden sonra, geçmişti ki birkaç gün,
O çoban gelip girdi, yanına o büyüğün.
O ara Seyyid Fehim, seslenip hizmetçiye,
Buyurdu: (Hacı Ömer, gel biraz içeriye.)
O içeri girince, buyurdu: (Hacı Ömer!
Bilir misin kaç türlü olurlar bu veliler?)
O dahi arz etti ki: (Onu bilmez bu aciz.
Onu, herkesten iyi, bilir zat-ı aliniz.)
O zaman Seyyid Fehim buyurdu ki: (Ey Hacı!
Mesela görse onlar bir zararlı ağacı,
Bir kısmı, dallarını keserler onun hemen.
Keserler bir kısmı da ağacı gövdesinden.
Ve hatta vardır ki hem, bir kısım evliyalar,
Onu, kökünden söküp, ortadan kaldırırlar.)
Çoban bunu duyunca, dedi ki: (Tamam, tamam!
Ben, zararlı ağaca benziyorum şimdi tam.
Siz, üçüncü guruba dahil bir velisiniz.
Benim zürriyetimi kestiniz herhalde siz.)
Hakikaten aradan kısa bir zaman geçti.
Kesildi tamamiyle çobanın zürriyeti.
|