Ali bin ebi Talip, ordu ile bir sefer,
Bir gazaya gitti ve fetih oldu müyesser.
Ve ganimet olarak, kavuştu çok altına.
Bir çuval altın ile, geldi Resul katına.
Dedi: (Ya Resulallah, yardım etti Rabbimiz.
Zaferle döndük geri, işte ganimetimiz.)
Dağıttı gazilere, tek tek avuçlayarak.
Velakin kendisine, (üç altın) verdi ancak.
Onlara nisbet ile, kendisine, daha az,
Altın verilmesini, merak etti o biraz.
Düşündü ki: Resulün her işi hikmetlidir.
Muhakkak ki bunda da bir hikmet var, kim bilir?
O gece rüyasında, Arasat meydanını,
Gördü ki, herkes verir malının hesabını.
Sıra ona gelince, dediler ki: (Ya Ali!
Sen de, şu üç altının hesabını ver haydi.)
Üç altının hesabı, ona sorulduğunda,
Terledi, ateş bastı vücudunu bir anda.
O kadar sıkıldı ki hesabın korkusundan,
Tere gark olmuş halde, uyandı uykusundan.
Yatağından doğrulup, uyuyamadı daha.
Sabahleyin erkenden, geldi Resulullaha.
Peygamber efendimiz, kendisini görünce,
Hem tebessüm ederek, buyurdu ki hemence:
(Ya Ali, üç altının hesabının altından,
Kalkmak için, sıkılıp, fırladın yatağından.
Sayısı daha fazla olsaydı altınların,
Kalkabilecek miydin altından sen onların?)
Allah’ın Resulünden, bunları işitince,
Bu işin hikmetine vakıf oldu iyice.
Yine Resulullahın, ciğerparesi olan,
Fatıma hazretleri, ayrılınca dünyadan,
Hazret-i Ali ile oğulları elinde,
O gece defnedilip, geri gelindiğinde,
Ali bin ebi Talip, üzülüp çok ağladı.
Beyitler söyleyerek, yüreğini dağladı.
Ertesi sabahleyin, gidip o kabirlere,
Seslendi: (Ey mevtalar, haberim var sizlere.
Tamamen vârislere taksim oldu malınız.
Hatta başkalarıyla evlendi hanımınız.
Tanımadıklarınız, göçtüler evinize.
Gayriler sahip oldu, mal-ü emvalinize.
Bizden, size haberler bunlardır ey mevtalar!
Sizden dahi bizlere, ne gibi haberler var?)
O anda bir ses duydu, diyordu ki: (Ya Ali!
Bize, dünya malının oldu büyük vebali.
Allah için verdiysek, hep çıktı karşımıza.
Kullandığımız ise, kâr kaldı yanımıza.) |