Bir gün hazret-i Ali, bir sabah namazına,
Gidiyorken, rastladı ihtiyar bir insana.
Aynı istikamette giderdi o da o an.
Lakin yavaş giderdi, çok yaşlı olduğundan.
Ali bin ebi Talip, cemaate yetişmek,
Düşüncesiyle onu, istedi geçip gitmek.
Velakin hürmet edip, onun ak sakalına,
Önüne geçemeyip, takıldı arkasına.
İhtiyarın ardından, yavaşça yürüyerek,
Geldiler bu şekilde, mescidin önüne dek.
Sonra hazret-i Ali, mescide girdi, fakat,
Devam etti yoluna, oradan o yaşlı zat.
Ali bin ebi Talip, anladı ki bu sefer,
O kişi mümin değil, hıristiyanmış meğer.
Velhasıl içeriye tam girdiği saatte,
Gördü ki, hep rükua eğilmiş cemaat de.
Güneşin doğmasına, kalmıştı az bir zaman.
Aceleyle son safta, imama uydu o an.
Resulullah, rükuda bir müddet beklediler.
Sahabe-i kiram da, bunu merak ettiler.
Namaz bittikten sonra, sordular: (Efendim, siz,
İlk rükua gidince, niçin çok beklediniz?)
Buyurdu ki: (Rükudan doğrulacağım zaman,
Süratle geldi Cibril, Sidret-ül münteha'dan.
Eli ile başıma, kanadıyla arkama,
Bastırıp, mani oldu o rükudan kalkmama.
Bir müddet öyle kalıp, bıraktı sonra beni.
Ben dahi anlamadım, bu işin sebebini.)
O sırada, Allah’ın emri ile Cebrail,
Sevgili Peygamberin yanına oldu nazil.
Dedi: Ya Resulallah, emriyle Rabbimizin,
Geldim ki, bildireyim hikmetini bu işin.
Sen, birinci rükudan tam kalkacaktın, fakat,
Bana, Hak teâlâdan erişti bir talimat.
Buyurdu ki: (Acele, Habibime git şu an.
Ve sırtına bastır ki, kalkmasın o rükudan.
Zira Ali kulum da, namaza gelmektedir.
Bir yaşlının peşinden, yavaş yürümektedir.
Çünkü o ihtiyarın, hayâ edip yaşından,
Önüne geçemeyip, yürüyor arkasından.
Habibimin sırtını git tut ki, doğrulmasın.
Ali de, cemaate yetişip, sevap alsın.
Ben de bu emir ile, yetiştim yanınıza.
Ve hemen kanadımla, bastırdım sırtınıza.)
Peygamber efendimiz, çok hayret eylediler.
Ve ondan duyduğunu, eshaba naklettiler.
Aliyyül Mürteza’nın, Hak teâlâ indinde,
Kıymeti, daha iyi anlaşıldı o günde.
|