İbni Hanbel, alırken en son nefeslerini,
(Olmaz! olmaz!) diyerek, kovdu sanki birini.
Oğlu görüp dedi ki: (Ne oldu baba size?
Kime olmaz dediniz, bu, merak verdi bize.)
Buyurdu ki: Evladım, tehlike var şu zaman.
Çok kritik bir anı yaşıyor şimdi baban.
Şeytan, geçmiş karşıma, bana der ki: (Ey Ahmed!
Gel, sen de hıristiyan dini üzre vefat et.)
Ben, (Olmaz! olmaz!) dedim, o, kaçıp etti firar.
Son nefeste, şeytandan çok büyük tehlike var.
En mühim hilesini, o yapar böyle işte.
Aldananlar, mâzallah kalır sonsuz ateşte.
Şehadeti söyleyip, vefat etti nihayet.
Bağdat halkı işitip, üzüldü buna gayet.
Cenaze namazını kılmak için, o zaman,
Geldiler güruh güruh, onbinlerce Müslüman.
Yüzbinden fazla kişi, namazını kıldılar.
Kuşlar, tabut üstünden geldiler kabre kadar.
Gayr-i müslimlerden de, gördü bunu çok insan.
Duygulanıp, bir çoğu o gün oldu Müslüman.
Sevenlerinden biri, gördü onu rüyada.
Cennette, salınarak yürüyordu orada.
Onu böyle görünce, o kimse şaşırdı pek.
Dedi ki: (Ey efendim, bu nasıl bir yürümek?)
Buyurdu: (Şu kullar ki, dine hizmet verirler,
Cennette, işte böyle salınarak yürürler.)
Birisi sordu ona: (Tevekkül nedir?) diye.
Buyurdu: (Hiç güvenme Rabbimizden gayriye.
Rabbin ile arana, sokma başka kimseyi.
Terk eyle, insanlardan bir nesne istemeyi.
Sana her ne gelirse, nimet veya musibet,
Hepsini Allah’tan bil, Onundur güç ve kuvvet.
Sende hiç bulunmayan, bazı meziyetleri,
Söyleyip, methederse eğer ki seni biri,
Unutma ki o kimse, sende hiç bulunmayan,
Bazı vasıflarla da, kötüler başka zaman.
Kibir olan bir başta, akıldan olmaz eser.
Ahmak dahi odur ki, övülmeyi pek sever.
Kim kusursuz arkadaş ararsa kendisine,
Arkadaşsız kalır o, arasa da bin sene.)
Kendisine dedi ki, bir gün oğlu Abdullah:
(Zühd ile fütüvveti, lütfedin bize izah.)
Buyurdu: (Zühd odur ki, haram korkusu ile,
Terk etmektir, bilcümle mubah şeyleri bile.
Fütüvvet de şudur ki, korktuğun bir şey için,
Sevdiğin pek çok şeyi, terk edebilmelisin.
Yani yakmamak için, Cehennemde kendini,
Terk etmendir, nefsinin heva ve hevesini.)
|