Gönül Sultanları.com >  Eshâb-ı Kirâm > Arş-ı a’la titredi
Arş-ı a’la titredi
Yahudiler, Uhud’da ihanet etmişlerdi.
Müminleri çok müşkil hale düşürmüşlerdi.

Bu sebeple o Server, alarak askerini,
Muhasara eyledi onların kalesini.

Yahudiler bir süre yaptılar istişare.
Teslim olmaktan başka, bulunmadı bir çare.

Hemen Resulullaha bir heyet yolladılar.
Ve teslim bayrağını çekip, teslim oldular.

Gelen heyet dedi ki: (Bizim hakkımızda, siz,
Hüküm vermesi için, hakem tayin ediniz.)

Peygamber efendimiz buyurdu ki o zaman:
(Siz, istediğinizi seçiniz eshabımdan.)

Dediler: (Ya Muhammed, olursan eğer razı,
Hakem tayin edelim, Sa'd ibni Muaz'ı.

O, bizim hakkımızda ne hüküm verir ise,
O karara uyarak ceza ver sen de bize.)

Bu zat yaralanmıştı Hendek günü bir ara.
Hatta bir ok girmişti, hem de atar damara.

Şehid olacağını anlayıp kendi dahi,
Ellerini kaldırıp, demişti ki: (İlahi!

Bu savaş sürecekse, ömür ver bana yine.
Cenkte siper edeyim kendimi Habibine.

Yok sona erecekse yakında bu harp eğer,
Şehidlik rütbesini eyle bana müyesser.

Şu beni Kureyza'nın akıbetini dahi,
Göstermeden, ruhumu kabzetme ya ilahi!)

Resulün emri ile, eshab Sa'da gittiler.
Sedye ile Resulün yanına getirdiler

Buyurdular ki: (Ya Sa'd, hakemsin, ver emrini.
Biz dahi ona göre yapalım gereğini.)

Dedi: (Müslümanlara ihanet etmiş olan,
Bütün erkeklerinin vurulsun boynu şu an.

Kadın ve çocukların hepsi esir alınsın.
Malları, Müslümanlar arasında dağılsın.)

Haklarında bu hükmü verince İbni Muaz,
Allah’ın Resulü de eyledi aynen infaz.

Buyurdular ki: (Ya Sa'd, verdin ki öyle karar,
Allah ve Resulü de bundan memnun kaldılar.)

O günden sonra tekrar, ağırlaştı yarası.
Nihayet şehid oldu, çok geçmeden arası.

Ağladı cümle eshab, onun şehadetine.
Hatta yetmiş bin melek indi cenazesine.

Ve mübarek mezarı kazılırken, bu defa,
İçinden misk kokusu yayıldı her tarafa.

Peygamber Efendimiz, ona üzüldüğünden,
Ağlayıp, yaşlar aktı mübarek gözlerinden.

Buyurdu ki: (Sa'ddan razıdır Hak teâlâ.
Onun şehadetiyle titredi Arş-ı a’la.)


Resulullah taşıdı

Sa'd ibni Muaz’ın, yahudiler hakkında,
Kararı makbul oldu Hak teâlâ katında.

Ve hemen çadırına götürüldü oradan.
Yarası, birdenbire ağırlaştı sonradan.

Peygamber efendimiz, geldi ziyaretine.
Kucaklayıp, duada bulundu kendisine.

El açıp buyurdu ki: (Ya Rabbi, bu kulun Sa'd,
Sırf senin rızan için düşmanla etti cihad.

O, senin Resulü'nü sevdi ve etti iman.
Sen de ona şu vakit, kolaylık eyle ihsan.)

Muaz, fısıltı ile dedi: (Ya Resulallah!
Malım, canım, her şeyim fedadır sana Vallah.

Şehadet ederim ki, sen Hakkın Resulüsün,
Ve bir kimse yoktur ki, olsun o senden üstün.)

Peşinden, hastalığı ağırlaştı o gece.
O gün başka bir eve götürüldü hemence.

Bir iki saat sonra, Cibril aleyhisselam,
Resulün huzuruna geldi ve verdi selam.

Dedi ki: (Eshabından, vefat eden kim acep?
Melekler, birbirine bunu müjdeliyor hep.)

Resulullah, eshabdan birkaçını aldı ve,
Gitti İbni Muaz’ın bulunduğu o eve.

Hızlı gittiklerinden, yoruldu eshab biraz.
Bunu Resulullaha eyleyince sonra arz,

Buyurdu: (Hanzala'nın namazında, melekler,
Nasıl o gün oraya, bizden önce geldiler,

Sa'dın namazında da vaki olur böylece.
Yetişemeyeceğiz onlardan daha önce.)

Nihayet Resulullah vardı Sa'dın yanına.
Gördü ki, İbni Muaz kavuşmuş Allah’ına.

Başucunda oturup, buyurdular ki: (Ya Sa'd!
Rabbimiz versin sana en hayırlı mükafat.

Sen elbet reislerin en iyileri idin.
Sen, Allah’a söz verip, tam yerine getirdin.)

Onun vefatı ile, Resulullah ve eshap,
Gözyaşiyle ağlayıp, duydular çok ızdırap.

Gelmişti cümle eshab onun cenazesine.
Namazını o Server kıldırdı onun yine.

Hatta cenazesini, yine Fahr-i kâinat,
Eshabiyle birlikte taşıdı kendi bizzat.

Eshab arz ettiler ki: (Ya Resulallah, şu an,
Bir cenaze görmedik böyle kolay taşınan.)

Buyurdu: (Ey Eshabım, onu taşımak için,
Melekler indi gökten, sayıları yetmiş bin.)

Cenazesi, kabrine indirilirken de hem,
Mezarının başında oturdu Fahr-i âlem.

Mübarek sakalını tutarak çok üzüldü.
Ağlayıp, gözlerinden gözyaşları süzüldü.

www.gonulsultanlari.com