Küffârdan Ebu Bera adında bir münafık,
Hazret-i Peygambere gelerek bir aralık,
Dedi: (Kabilemizden, çoğu oldu Müslüman.
Lakin İslamiyet’i bilmiyor kimse şu an.
Bize, din bilgileri verecek muallimler,
Gelirse, kabilemiz İslam’ı öğrenirler.)
Bu talep üzerine, eshab geldi gayrete.
Çoğu talip oldular, bu kıymetli hizmete.
Emirle yetmiş kişi hemen hazırlandılar.
Medine'den çıkarak, yola revan oldular.
Amir bin Füheyre de onlarla beraberdi.
Hiçbir şeyden habersiz, ihlasla giderlerdi.
Fakat pusu kurmuştu kâfirler bir alanda.
Kafile tam bu yere geldikleri bir anda,
Onların etrafını aniden çevirdiler.
Biri hariç, hepsini kılıçtan geçirdiler.
Amir de şehid oldu diğer masumlar gibi.
Lakin o gün, başka bir haldeydi bu sahabi.
Onu, Cebbar adında biriydi şehid eden.
O da iman eyledi, gördüğü tek bir şeyden.
Şöyle ki, mızrağını saplayınca Amir’e,
Ucu göğsünden çıkıp, hemence düştü yere.
Göğsü ile sırtından kanlar fışkırıyordu.
Lakin o, (Ben kazandım! Ben kazandım!) diyordu.
Herhangi insan kanı değildi hem de o kan.
Bir şehid sahabinin kanı idi o akan.
Onun şehadetine sebep olan o kişi,
Pişman olmuş derdi ki: (Niçin yaptım bu işi?)
O ara, bir şey oldu gözlerinin önünde.
Böyle garip hadise görmemişti ömründe.
Acaba bu gördüğü hayal mi, rüya mıydı?
Onun bu gördüğünü, başka gören var mıydı?
Evet, yanlış değildi, hakikatti bu olan.
Ceset, semaya doğru yükseliyordu o an.
Gördü diğerleri de onun bu gördüğünü.
Melekler, o cesedi yükseltmişti o günü.
Arayıp görmeyince, düşündü ki bu sefer:
Onu, başka bir yere defnetmiştir melekler.
Bunu dahi görünce, değişti hali birden.
Tereddütler içinde düşündü ki derinden:
Şehid olup düşerken, (Kazandım!) demişti o.
Acaba bunu derken, neyi kastetmişti o?
O böyle düşünürken, bir ses geldi gaibden.
Diyordu: (O, Cenneti kazandı ebediyen.)
O, görüp işiterek bütün bu olanları,
Birden doldu kalbine hidayetin nurları.
(Bu kadar ibret yeter) deyip kendi kendine,
Şehadeti getirip, girdi İslam dinine.
|