Yine hazret-i Osman işitmişti ki bir gün:
Hiç yiyecek kalmamış hanesinde Resulün.
Selman-ı Farisi’den duydu o bu haberi.
O an mescitte idi Allah'ın Peygamberi.
Ne için daha önce haber vermedin diye,
Bir sitemde bulundu Selman-ı Farisi’ye.
Koştu sonra anbara, hiç vakit geçirmeden.
Semizce bir koyunu, önüne kattı hemen.
Sırtlayıp hem çuvalla bir miktar bal ve un’u,
Tuttu Resulullahın hanesinin yolunu.
Gelip çaldı kapıyı, açıldı kapı hemen.
Hazret-i Aişe’ye söyledi şöyle aynen:
(Ya Aişe, arz edin Allah'ın Habibine.
Pay etmesin bunları diğer zevcelerine.
Zira ben, onlara da gönderdim aynı bundan.
Bir adet koyun ile, bu kadar bal ve undan.)
Aişe-i Sıddıka çok teşekkür ederek,
Gelen o un ve etten pişirdi ekmek, yemek.
Eve teşrif edince ins ve cin Peygamberi,
Gördü ve çok sevindi ekmek ve yemekleri.
Hemence sual etti hazret-i Aişe'ye:
(Bu un ile et ve bal, nereden geldi?) diye.
Aişe-i Sıddıka arz etti ki o zaman:
(Bunların tamamını getirdi bize Osman.)
Resulullah, buna da begayet sevindiler.
Diğer zevcelere de pay etmek istediler.
Müminlerin annesi, Aişe validemiz,
Dedi: (Ya Resulallah, hiç pay eylemeyiniz.
Zira o, bu hususta dedi ki yine bana:
Pay etmesin bunları diğer hanımlarına.
Zira bu getirdiğim şeylerden aynı miktar,
Onlara da gönderdim, pay etmeyin siz tekrar.)
Allah'ın Sevgilisi, sevindi buna dahi.
Ellerini açarak dedi ki: (Ya ilahi!
Geçmiş veya gelecek, gizli ve açık olsun,
Bütün günahlarını affeyle sen de onun.)
Aişe-i Sıddıka buyurur yine bir gün:
Yalnız oturuyorduk hanesinde Resulün.
Habeşler oynuyor ve seyrediyor idi halk.
O Server buyurdu ki: (Ya Aişe, sen de bak!)
Çenemi, o Resulün dayayıp omuzuna,
Baktım Habeşilerin bir müddet oyununa.
O sırada hazret-i Ömer geldi aniden.
Halk seyiri bırakıp, dağıldılar hep birden.
Halkın dağılmasına, ben dahi şahid oldum.
Ve bunun hikmetini, Resulullaha sordum.
Buyurdu: (Ya Aişe, görürüm ki aşikâr,
İns ve cin şeytanları Ömer'den kaçıyorlar.)
|