Peygamber efendimiz, fethedince Mekke’yi,
Küffârdan, ismi ile saydı altı kimseyi.
Buyurdu ki: (Bunları nerede görürseniz,
Asla aman vermeden, hemence katlediniz.)
Bunlardan biri dahi, İkrime’ydi o zaman.
O bunu öğrenince, Mekke’den kaçtı o an.
Yemen’e gitmek için bindiyse de gemiye,
Gemisi, fırtınadan girdi bir tehlikeye.
Dedi ki: (Boğulmaktan kurtulursam ben bugün,
Gidip, ayaklarına düşeceğim Resulün.)
Az sonra dindi rüzgar, erdiler selamete.
İkrime’nin sevgisi arttı İslamiyet’e.
Hanımı Ümmü Hakim, Mekke’nin fethi günü,
İnanıp, gördü sonra Allah’ın Resulü'nü.
Dedi: (Ya Resulallah, verirsen şayet izin,
Senden eman isterim kocam İkrime için.)
Buyurdu ki: (Pekala, ben ona verdim eman.
Taarruz eylemesin ona bir ehl-i iman.)
Ümmü Hakim, Resulden alınca bu müjdeyi,
Derhal geldi Yemen’e ve buldu İkrime’yi.
Dedi ki: (Ey İkrime, Peygamber-i zişândan,
Senin için kurtuluş emanı aldım şu an.
Zira O, çok yumuşak, çok cömert, çok kerimdir.
O, herkese şefkatli ve çok merhametlidir.)
İkrime ısınmıştı İslam’a daha önce.
Daha çok duygulandı bunu da öğrenince.
Dedi: (Ya Ümmü Hakim, gidelim hemen bu gün.
Varıp, ayaklarına kapanayım Resulün.)
Büyük sabırsızlıkla vardı Mekke şehrine.
Girdi Resulullahın mescid-i şerifine.
Resulullah, kapıda görünce İkrime’yi,
Ayakta karşılayıp, kucaklaştı hem dahi.
Resulullah, çok memnun oldu bu hadiseye.
Oturup, ona dahi emretti (Otur!) diye.
Resulün emri ile oturdu diz üzeri.
Dedi: (Ya Resulallah, o müjdeli haberi,
Alır almaz, Yemen’den huzura koştum o an.
Duyduğum doğru mudur, verdin mi bana eman?)
Buyurdu ki: (Doğrudur, benim emanımdasın.
Emrettim, artık sana hiç kimse dokunmasın.)
Dedi: (Ya Resulallah, geçmişten tâ bugüne,
Yaptığım hataların pişmanım her birine.
Şimdi ben inandım ki, mabud, Allah’tır ancak.
Ve O vardır sadece ibadet olunacak.
Sen dahi, o Allah’ın kulu ve Resulüsün.
Bize sen, hep iyilik, hep hayır söylüyorsun.)
Buyurdu: (Ya İkrime, tamam oldu imanın.
Ve kâmilen affoldu önceki hataların.)
|