Peygamber efendimiz, bir hadisinde yine,
Şöyle buyurmuşlardır, Sahabe-i güzine:
(Kardeşim Ebu Bekrin imaniyle, eğer ki,
Tartılmış olsa idi, diğer müminlerinki,
Elbet ağır gelirdi, imanı Ebu Bekrin,
İmanı toplamından, bilcümle müminlerin.)
Ve yine Resulullah buyurdu ki: (Rüyamda,
Gördüm ki, tartılıyor imanlar bir Mizanda.
Sıddık'ın imanını, kefelerden birine,
Koyup, öbürlerini koydular diğerine.
Ağır geldi imanı kardeşim Ebu Bekrin,
İmanı toplamından, bilcümle ümmetimin.)
Hazret-i Ebu Bekir, henüz iman etmeden,
Sevgili Peygamberle arkadaştı önceden.
Kendisi anlatır ki: Cahiliyet devrinde,
Oturmuş duruyordum, bir ağacın dibinde.
Nagah bir ağaç dalı, eğildi benden yana.
Fasih bir lisan ile, konuştu birden bana.
Dedi: (Ya Eba Bekir, yakın bir gelecekte,
Muhammed isminde bir, Resul çıkar Mekke'de.
Peygamberler içinde, Odur en şereflisi.
Gelmedi bu dünyaya, Onun gibi birisi.
İlk önce sen girersin, o Resulün dinine.
Ve çok yakın arkadaş olursun kendisine.)
Ben şöyle düşündüm ki, bu sesi müteakip:
Bu ağaç, insan gibi konuşuyor, ne garip.
Ben de ona dedim ki: (Gelecekse O eğer,
Teşrif eylediğinde, yine bana haber ver.)
Sözleştik bu şekilde o ağaçla biz o gün,
Ben artık teşrifini beklerdim o Resulün.
O konuşmadan sonra, aylar geçti aradan.
Yine oturuyordum, aynı yerde bir zaman.
Baktım ki, yine o dal eğildi bana doğru.
Ve şöyle seslendi ki: (Ey Kuhafe'nin oğlu!
Sana sözüm vardı ki, vereyim tekrar haber.
Hicaz'da zuhur etti o dediğim Peygamber.
Acilen o Resulün huzuruna var hemen.
Önce sen iman eyle, kimse iman etmeden.)
Ertesi gün, ben onun giderken hanesine,
O da bana gelirmiş, rastladım kendisine.
Yolda karşılaşınca, o durdu, ben de durdum.
Buyurdu: (Ya Eba Bekr, ben sana geliyordum.
Bir haberim vardır ki, yenidir henüz daha.
İtimat ettiğimden, sana derim ilk defa.
Ben size, Rabbimizden gelen bir Peygamberim.
Bana iman etmeni, senden talep ederim.)
O böyle söyleyince, hiç tereddüt etmeden,
Hemen iman eyledim, Ona can-ü gönülden.)
|