Hazret-i Ebu Bekir, halifelik devrinde,
Bir gece, yürüyordu sokakların birinde.
Evlerin birisinden, bir ses duydu ve durdu.
Bir kadın, ağlayarak beyitler söylüyordu.
Bunun devamını da, bir miktar dinleyerek,
Çaldı hemen kapıyı, gayet merak ederek.
O, şiiri bırakıp, kapıyı açtı hemen.
Halifeyi görünce, şaşırıp kaldı birden.
Sordu Sıddık: (Hür müsün, yoksa köle mi?) diye.
O, köle olduğunu, söyledi Halifeye.
Sordu ki: (Bu şiiri, kim için okuyordun?
Kim için bu sözleri söyleyip ağlıyordun?)
Bildirmek istemedi hakikati o önce.
Söyledi fakat sonra, ısrarını görünce.
Sevip aşık olduğu, genç bir delikanlının,
İsmini, utanarak söyledi ona kadın.
Hazret-i Ebu Bekir, ona merhametinden,
Gidip, efendisini aradı, buldu hemen.
Köleyi satın alıp, peşinden etti azad.
Aşık olduğu gence, nikah etti o saat.
İşte bu mübarek zat, halifelikten önce,
Fakir ve acizlere, şefkatliydi böylece.
Bilal-i Habeşi ve Amir bin Füheyre’yi,
Kurtardı, bunlar gibi böyle nice kimseyi.
Yine, Hindiye adlı, bir de kadın Müslüman,
Vardı ki, bir kâfirde köle idi o zaman.
Bir gün, efendisine buğday öğütüyordu.
Hazret-i Ebu Bekir, geçerken onu gördü.
Acıyıp, gitti hemen sahibinin yanına.
Dedi: (Ne kadar para istersin bu kadına?)
(Şu kadara satarım) deyince, (Kabul!) dedi.
Ve onu satın alıp, hemen azad eyledi.
Bu hanım da, vaktiyle, olduğunda Müslüman,
Ne hikmetse, gözleri kapanmıştı o zaman.
Kâfirler dediler ki: (Sen iman ettin, ama,
Lat ve Uzza kızdı da, bu yüzden oldun ama.)
Dedi: (Hayır vallahi, siz yanılıyorsunuz.
Ben iman ettiğimden, olmadım buna maruz.)
Cevabı bu olunca, onun bu kâfirlere,
Kapanan iki gözü, açıldı birdenbire.
Hazret-i Ebu Bekir, hep zayıf köleleri,
Alıp, azad edince, şöyle sordu pederi:
(Hep zayıf köleleri, sen satın alıyorsun.
Niçin kuvvetlilere, itibar etmiyorsun?)
Dedi: (Evet, daha çok zayıfları alarak,
Azad ediyorum ki, onlara acıyarak,
Beni de, Hak teâlâ, yarın mahşer gününde,
Acıyıp azad etsin, ben acze düştüğümde.)
|