Peygamber efendimiz, hadis-i şerifinde,
Buyurdu ki: (Kıyamet günü eriştiğinde,
Dirilmeleri için, tekrar her bir ölünün,
Hazret-i İsrafil’e, emreder Allah o gün.
En büyük dört melekten birisi, bu melektir,
Sur’a üfürmek için, emir beklemektedir.
O, Sur’a üfürünce, ruhlar, onun içinden,
Çıkıp, bedenlerine girerler hepsi birden.
Parça parça olsa da bir beden o gün hatta,
Bir parçası şarkta ve birisi olsa garpta,
Hak teâlâ emriyle, ruh gelip bulur onu.
Ve şaşırmaz hiçbir ruh, bedeninin yolunu.
Ruhlar, tek tek çıksa da Sur’a üfürülünce,
Sadece Ebu Bekrin ruhu çıkmaz hemence.
O zaman, (Sur içinde bir ruh kaldı) diyerek,
Hemen ikinci defa, üfürür Sur’a melek.
Yine de çıkmayınca, Hak teâlâ o saat,
Şöyle hitap buyurur o ruha kendi bizzat:
(Ey mutmain olan nefs, sen Rab’den, Rabbin senden,
Razı olduğu halde, çık, Rabbine dön hemen!)
Gelince kendisine, bu hitab-ı ilahi,
O zaman Sur içinden, çıkıverir o dahi.
O gün Arş-ı a’laya, üç adet kürsi gelir.
Habib, Halil ve Sıddık oraya getirilir.
Konulur o kürsiler, sağa, sola, ortaya.
Şöyle emir buyurur o zaman Hak teâlâ:
(Halilim İbrahim’i, oturtun sağdakine.
Getirin Cenneti de, Arş’ın sağ canibine.
Hem otursun Habibim solda duran tahtında.
Tutun Cehennemi de, Arş’ın sol tarafında.)
Ortadaki kürsiye, oturur Ebu Bekir,
Bu hal, melaikeye şaşkınlık, hayret verir.
Derler ki: (Ey Rabbimiz, bilmeyiz hikmetini.
Sen, Cennet tarafına gönderdin Halilini.
Halbuki Habibini, biz üstün bilirdik hep.
Onu, Nar’ın yanına gönderdin, neden acep?)
Buyurur: (Halilimdir İbrahim ey melekler!
Benim her isteğimi, o yapar, ifa eder.
Ve lakin Habibimdir Muhammed tâ ezelden.
Onun her isteğini, yaparım elbette ben.
Arş’ın sağ tarafında bulunsun ki İbrahim,
Ümmet-i Muhammed’den, benim af ettiklerim,
Cennete girerlerken her biri birer birer,
Halilim İbrahim’i, görüp öyle gireler.
Habibim bulunsun ki Cehennemin yanında,
Ateşe girenleri görür görmez, anında,
Tutarak, Cehennemden kurtarsın onu hemen.
Orada durmasının hikmeti budur zaten.)
|