Peygamber efendimiz, bir sabah namazını,
Sahabeye kıldırıp, yapınca duasını,
Âdetleri icabı, selamdan sonra yine,
Döndürmüştü yüzünü, sahabe-i güzine.
Nur saçan cemalini görünce, eshabın hep,
Kalbleri, sürur ile doluyordu lebalep.
O sabah, Resulullah sual etti eshaba:
(Kardeşim Ebu Bekir, nerededir acaba?)
Duyuldu arkalardan cevabı Ebu Bekrin:
(Buyur ya Resulallah, buradayım, emredin!)
Çağırdı Resulullah, onu huzurlarına.
Ve (Az önce nerdeydin?) diyerek sordu ona.
Dedi: (Ya Resulallah, ön safların birinde,
Yetişmiştim namaza, iftitah tekbirinde.
Ve lakin abdestimden, bir an şüphelenerek,
Tazelemek istedim, ilk rekat bitene dek.
Başladığınız anda Fatiha okumaya,
Ben dışarı yöneldim, tekrar abdest almaya.
Tam çıkıyor idim ki, bir nida duydum o an.
Baktım, içi su dolu, kap asılmış yukardan.
Dikkat ettim, beyaz bir mendil vardı üstünde,
Üstelik benim ismim var idi üst yüzünde.
O kaptaki su ile, bir abdest aldım, fakat,
Dünya suyu değildi, sanki bir ab-ı hayat.
Rengi, kardan ak idi, kokusu miskten güzel.
Görmedim ben ömrümde böyle su, daha evvel.
Velhasıl abdestimi alır almaz o kaptan,
Bir de baktım, bir anda, kap kayboldu ortadan.
İlk kıyamda durmanız, uzadı sizin ise.
Koşarak, ilk rekatta yetiştim tekrar size.)
Resulullah buyurdu: (Ya Eba Bekr kardeşim!
Dinle ki, ben de sana, bir müjde vereceğim.
Şöyle ki, okumamı bitirip ilk kıyamda,
Rüku’a gitmek için, eğileceğim anda,
İki dizim tutuldu, eğilmedi hem belim,
Bir müddet öyle kalıp, rüku’a gidemedim.
Sen abdestini alıp, bitirinceye kadar,
Bu, gayr-i ihtiyari, devam etti bu karar.
Vakta ki sen abdesti bitirip, girdin safa,
Bükebildim belimi rüku’ için bu defa.
O suyu, bir Cennetten, getirmişti Cebrail.
Tâ ki sen, abdestini alasın hemen acil.
Mikail örtmüş idi mendili üzerine.
Tâ ki vakıf olasın, kendi faziletine.
Benim dizlerimi de, İsrafil tuttu hatta.
Tâ ki sen yetişesin namaza ilk rekatta.
Rabbimin ikramıydı, bunlar hep senin için.
Müjdeler olsun sana, ey mübarek kardeşim!)
|