En son nefeslerini alıyorken o Server,
Girdi hazret-i Ali, huzuruna bu sefer.
Dedi: (Ya Resulallah, siz vefat ederseniz,
Gaslinizi kim yapar, hem nasıl kefenleriz?
Cenaze namazını kim kıldırır o zaman?
Mübarek kabrinize, kim indirir sonradan?)
Buyurdu ki: (Ya Ali, beni, sen gasledesin.
Fadl ibni Abbas dahi, sana yardım eylesin.
Gasl işi bitince de, kefenlersiniz hemen.
Cibril de, güzel koku alıp gelir cennetten.
Daha sonra, mescide götürünüz naşımı.
Ama, önce melekler kılacak namazımı.
Eshabım, daha sonra namazı eda etsin.
Ama sizden hiç kimse, benden öne geçmesin.)
Resulullah, alırken en son nefeslerini,
Veriyordu Eshaba, son nasihatlerini.
O arada Fatıma, kenarda ağlıyordu.
Gözlerinden sel gibi, yaşlar akıtıyordu.
O Server, çok üzülüp onun ağladığına,
Çağırdı kendisini ve oturttu yanına.
Buyurdu ki: (Ey kızım, ağlama, beni dinle!
Gökte melekler dahi, ağlıyorlar seninle.)
Fatıma hazretleri, dinledi babasını.
Ağlamayı bırakıp, sildi gözü yaşını.
Sonra buyurdular ki: (Bunlar, son üzüntüler.
Bundan sonra babana, olmaz başka bir keder.
Zira kurtulmaktadır bu mihnet diyarından.)
Ve hazret-i Ali’ye buyurdu ki o zaman:
(Ya Ali, zimmetimde, bil ki filan kimsenin,
Şu kadar malı vardır, sen onu ödeyesin.
Kevser havzı başında, benimle ilk olarak,
Görüşecek kişi de, sen olursun muhakkak.
Sana, çok sıkıntılar gelecek benden sonra.
Lakin sabretmelisin sen o sıkıntılara.
İnsanlar, bu dünyaya meylettiğinde yarın,
Ahireti tercih et, sen aksine onların.)
Üsame hazretleri, giriverdi o vakit.
Ona buyurdular ki: (Haydi sen, savaşa git!)
Vefat etme zamanı yaklaşmıştı iyice.
En son nefeslerini, veriyordu böylece.
O gün Resulullaha, geldi Cibril-i emin.
Dedi: (Selam ediyor, sana Rabbil âlemin.
Buyurur ki: Habibim istiyor ise şu an,
Derhal şifa vereyim, kurtulsun hastalıktan.
Dilerse, ileteyim ahiret âlemine.
Muntazırdır melekler şimdi onun emrine.)
Buyurdu: (Ey Cebrail, kendisine bıraktım.
O nasıl diler ise, odur benim muradım.)
|