Bir gün hazret-i Ömer, emredip askerine,
Gazaya göndermişti kâfirler üzerine.
Savaşa gidenlerin evlad-ü iyalini,
Yoklayıp, sordururdu onların ahvalini.
Dolaşırdı kendi de, her gece bir vardiye,
Yardıma muhtaç olan bir kimse var mı diye.
Yine böyle gezerken şehirde geceleyin,
Bazı sesler işitti, içinden bir hanenin.
Dinledi: Diyordu ki bir fakir kadıncağız:
(Erim gitti gazaya, biz şimdi ne yaparız?
Aç ve susuz olarak bıraktı evde bizi.
Biliyor mu Halife acep bu halimizi?)
Bunu duyup, oradan gitti hemen evine,
Bir çuval un sırtlayıp, o eve geldi yine.
Kapısını çalarak, dedi ki: (Bunu alın.
Bir ihtiyaç olursa, doğruca bana varın.)
Dertli kadın, çok memnun oldu bu hediyeden.
Ve hatta mahcub oldu kendisi Halifeden.
Yine hazret-i Ömer, halifelik devrinde,
Fakirdi, pek parası bulunmazdı elinde.
Hatta bir bayram idi, o zaman çoğu eshab,
Almıştı çocuğuna bayramlık yeni eshab,
Hazret-i Ömer’in de oğlu gelip yanına,
Dedi ki: (Babacığım, bir elbise al bana.)
Lakin onu alacak parası yoktu onun.
Durumu söyleyince, çocuk çok oldu mahzun.
Sair arkadaşları sevinçliydi o ara,
Zira yeni elbise alınmıştı onlara.
Memnunken her bir çocuk bu elbiselerinden,
Yamalıydı onunki, hem de birkaç yerinden.
Onlar bunu fark edip, yanına toplandılar.
Kendisini alay ve istihzaya aldılar.
Üzülüp, geldi çocuk babasının yanına,
Durumu, ağlayarak söyledi tekrar ona.
Hazret-i Ömer dahi üzüldüyse de, ancak,
Yoktu o gün parası, bir elbise alacak.
Çağırdı huzuruna beyt-ül-mal memurunu.
Anlattı kendisine, çocuğun durumunu.
Buyurdu: (Gelecek ay maaşıma mahsuben,
Biraz avans olarak para istiyorum ben.)
Bu teklif karşısında, düşündü memur biraz.
Veremiyeceğini şöylece eyledi arz:
Dedi ki: (Mazur görün bu hususta beni siz,
Zira gelmez yerine sizin bu isteğiniz.
Çünkü yoktur hakkınız o maaştan almaya,
Var mı bir senediniz, otuz gün yaşamaya?)
Hak verdi memurun bu haklı sözlerine.
Üzüldü, pişman oldu avans istediğine.
|