Semud kavmi, küfürde çok ileri gidince,
Hak teâlâ onlara, belalar verdi nice.
Ters gitmeye başladı, işleri hemen birden.
Tek tek mahrum kaldılar, dünya nimetlerinden.
Kadınlar kısırlaşıp, olmadı çocukları.
Hayvanlarının dahi, kısır oldu çokları.
Yine Semudluların, bir kuyuları hariç,
Kurudu hepsi birden, kalmadı suları hiç.
Kin ve öfke içinde, gelerek ona hemen,
Dediler: (Bütün bunlar, geldi senin yüzünden.
Biz, senin sebebinle helake gidiyoruz.
Çekil git bu diyardan, seni istemiyoruz.)
Sonra tehdit ettiler, ölümle hatta o an.
Döndü Salih peygamber, mescidine oradan.
Buyurdu: (Ey müminler, siz burada kalınız.
Ben, bir müddet dağlarda bulunacağım yalnız.)
Hemen sonra ayrılıp, çıkıverdi bir dağa.
Ve girdi misk kokulu, nurlu bir mağaraya.
Gördü ki, içeride, sedir ve yaygılar var.
Ve hatta kandillerle donatılmış duvarlar.
Uzandı sedirlerden, hemen bir tanesine.
Allah'ın takdiriyle, uyudu tam kırk sene.
Müminler, kendisinden haber alamadılar.
Ayrılık ateşiyle, kırk sene ağladılar.
İnsan şekline girmiş melekler, ara ara,
Teselli verirlerdi, gelip o insanlara.
Derlerdi ki: (Sabredin ve fazla ağlamayın.
Zira o, hıfzındadır Allahü teâlânın.
Onu, şimdi görmeniz değilse de pek mümkün,
Velakin görürsünüz ilerde onu bir gün.)
Müminlerin sayısı, azaldı günden güne.
Kimi öldü, kimi de, döndü eski dinine.
Vakta ki mağarada, kırk sene oldu tamam,
Uyandı o uykudan, Salih aleyhisselam.
Dedi: Hemen kalkayım, alayım da bir abdest,
Yine gidip, kavmimi edeyim dine davet.
Abdest alıp giderken, duydu şöyle bir nida:
(Ey Salih, kırk senedir uyudun sen burada.)
O bunu öğrenerek, kavmine döndü yine.
Ve geldi ilk olarak, kendi mescitlerine.
Lakin vardı mescitte, sadece birkaç melek.
Salih aleyhisselam, merak etti bunu pek.
Dedi ki: (Ben giderken, vardı çok Müslümanlar.
O mümin kardeşlerim, acaba ne oldular?)
Melekler dediler ki: (Kimi göçtü dünyadan.
Kimi de mürted oldu, uzaklaşıp imandan.)
Salih aleyhisselam, üzülüp buna gayet,
Gitti ki, insanları eylesin dine davet.
Bayram dolayısıyla, Semud kavmi, o anda,
Hepsi toplanmışlardı, genişçe bir meydanda.
Reisleri Cenda da, orada bulunurdu.
Ve altın işlemeli bir tahtta otururdu.
Başında bir taç vardı, hükümdarlara ait.
Etrafında erkânı toplanmıştı o vakit.
|