Vakta ki ehl-i Medyen, azapla yok edildi.
Şuayb Nebi, Eyke’ye Peygamber gönderildi.
Lakin Eykeliler de, o kavim gibi aynen,
Aynı fenalıkları yaparlardı tamamen.
Onlar da bolluk ile hayat sürüyorlardı.
Lakin ölçü-tartıda, hiyle yapıyorlardı.
Alış verişlerinde, karşı taraftakine,
Muhakkak zarar vermek, âdetleriydi yine.
Hepsinden de kötüsü, hak yolu bırakarak,
Şirk ile yaşarlardı, putlara tapınarak.
Şuayb Nebi, onların yanına gelip bizzat,
Tesirli sözleriyle eyledi çok nasihat.
Buyurdu ki: (Ey kavmim, şirktir bu yaptığınız.
Niçin bu heykellere ibadet yaparsınız?
İbadet edilmeye layık ve hakkı olan,
Yalnız Hak teâlâdır, siz Ona edin iman.)
Dediler ki: (Ey Şuayb, iddian doğru ise,
Gerçek peygamber isen, mucize göster bize.)
Şuayb Nebi, o zaman seslendi ki: (Ey Putlar!
İlah kimdir, ben kimim, söyleyiniz aşikâr.)
Taş ve ağaçtan mamul, cansız ve aciz olan,
O putlar dile gelip, ettiler şöyle beyan:
(Ey Şuayb, ilahımız elbette cenâb-ı Hak.
Sen dahi, o Allah’ın Resulüsün muhakkak.)
Bunu, fasih dil ile söyleyerek o putlar,
Sonra da yere düşüp, parça parça oldular.
Kâfirler bunu görüp, kaçtılar evlerine.
Buna rağmen bir çoğu inanmadılar yine.
Hatta ileri gidip, hadlerini aştılar.
Onun ile istihza etmeye başladılar.
Dediler ki: (Gerçekten peygambersen, dinle bak.
Gökten azap indir de, bizleri eyle helak.)
Şuayb Nebi, o zaman bu azgın kâfir halka,
Bedduada bulundu dönüp cenâb-ı Hakka.
Onun bu duasıyla, esti sıcak rüzgarlar.
Öyle ki, bu sıcaktan bizar oldu insanlar.
Çaresizlik içinde, akarsulu, ağaçlık,
Gibi serin yerlere koşuştu hepsi artık.
Ve lakin o sıcaklık, artarak günden güne,
Gölgede de durulmaz bir hale geldi yine.
Akarsular, sıcaktan ısınıp oldu kaynar.
Yine de bu küfürde inat etti insanlar.
Cibril aleyhisselam getirdi bir bulutu,
Ve güneşin önünde mahsusen onu tuttu.
Kâfirler, o gölgeyi görüp çok sevindiler.
Onun altına doğru, her yandan seğirttiler.
Cümle halk toplanınca o bulutun altına,
O anda işittiler hepsi şöyle bir nida:
(Siz Peygamberinizi madem yalanladınız.
Şimdi de Rabbinizin azabını tadınız.
Söyleyin, taptığınız o aciz, cansız putlar,
Güçleri varsa gelip, sizleri kurtarsınlar.)
Sonra da o buluttan, o azgın kâfirlere,
Ateş ve kıvılcımlar saçıldı birden bire.
Hem kâfirler ve hem de onlara ait olan,
Ne varsa ev ve eşya, tamamen yandı o an.
Bir anda yok oldular Allah’ın izni ile.
Kalmadı o kavimden bir nişan ve iz bile.
|