İnanmadıklarına gayet pişman olarak,
Yaşlı, salih bir zata geldiler ağlayarak.
Dediler: (Görüyorsun başımıza geleni.
Biz yapmaya hazırız her türlü tavsiyeni.)
Dedi ki: (O felaket gelmedi henüz daha.
Şu tepeye çıkarak, tövbe edin Allah’a.
Birbirleriniz ile helallaşın topyekün.
Yunus’un Rabbi için kurbanlar kesin bugün.
Yalvararak deyin ki, ey Yunus’un ilahı!
Kaldır üzerimizden bu azab ve belayı,
Çünkü biz pişman olduk cümle kusurumuza.
Gönülden iman ettik hem sana, hem Yunus’a.
Ondan öğreneceğiz bize emirlerini.
Ve tatbik edeceğiz harfiyyen her birini.)
Onlar, bu ihtiyarın uyup tavsiyesine,
Çıktılar yüzbin kişi o tövbe tepesine.
Yüzlerce kurban kesip, edince böyle dua,
Kaldırdı üstlerinden azabı Hak teâlâ.
Sevinip, evlerine döndüler hepsi tekrar,
Hemen Yunus Nebi’yi aramaya çıktılar.
Allah’ın Peygamberi, Yunus aleyhisselam,
Şehirden ayrılalı olmuştu kırk gün tamam.
Ne olup bittiğini öğrenmek maksadiyle,
Teşrif etti o şehrin yakınında bir yere.
Hiç azap alameti görmeyip, etti hayret.
Anladı ki, rahmete tebdil olmuş o afet.
Düşündü ki, şehire girersem şimdi eğer,
Kavmim, yalancılıkla beni itham ederler.
Yine mazhar olmadan bir emr-i ilahiye,
Şehire hiç girmeden, dönüverdi geriye.
Acele uzaklaşıp, dağlar tepeler aştı.
Nihayet Dicle nehri kıyısına ulaştı.
Bir gemiye bindi ki, doluydu yolcu ile.
Gemi hareket edip, seyretti ileriye.
Lakin durdu az sonra aniden gemileri.
Hiç kımıldamıyordu ne ileri, ne geri.
Dediler: (Aramızda suçlu biri olacak.
Yoksa bir sebep yokken gemi niçin duracak?)
Bir âdet var idi ki eskiden o yerlerde,
Kur’a atarlar idi böyle hadiselerde.
Kur’a kime çıkarsa, suçlu diye tutarak,
Denize atarlardı, onu ceza olarak.
Âdetleri gereği yaptılar böyle yine.
Ve lakin kur’a çıktı Yunus Nebi ismine.
Görünce neticeyi Yunus Peygamber dahi,
Düşündü ki, bu bana, bir ikâz-ı ilahi.
Bakarak şaşkın halde bekleşen ahaliye,
Dedi: (Aradığınız asi kul, benim!) diye.
Onlar, (Bu zat köleye benzemiyor) dediler.
O kur’ayı, bir kere daha yenilediler.
Lakin bu sefer dahi çıktı onun ismine.
Dediler: (Bu da yanlış, tekrar edelim yine.)
Üçüncü defada da etti ona isabet.
Dediler: (Öyle ise, bu işte var bir hikmet.
Çok salih bir kimseye benzese de bu kişi,
Demek ki, Hak katında var kusurlu bir işi.)
Âdetleri veçhile tuttular onu yine.
Suçlu diye, attılar hemen suyun içine.
|